BİTKİSEL YAĞLAR
Şahabettin KÜÇÜKYAZICI
www.gazeteistanbul.net
Bitkisel yağlar, insan beslenmesinde vazgeçilmez bir besin öğesi olarak kabul edilir. Uzmanlara göre yağ tüketmeden sağlıklı beslenmek olası değildir. Hangi yağın tüketilmesi gerektiği konusunda ise farklı görüşler olmakla birlikte, konumuz toplumun yağ tercihinizi belirlemek olmayıp, üretimiyle ilgilidir.
Hayvansal yağ üretimimizin kısıtlı olması nedeniyle, yemeklik yağ ihtiyacımız bitkisel yağlarla karşılanmaktadır.
Son yıllarda pek çok tarımsal üründe olduğu gibi, bitkisel yağ üretimi için yağlı tohum ithali de yapılmış, yıllık üç milyon ton dolayında yağlı tohum ithal edilmekte olduğu, yaklaşık üç buçuk milyar dolar bedel ödenmekte olduğu bilinmektedir.
Öğrencilik yıllarımda, İktisadi Coğrafya dersimizde hocamız Prof. Abdullah Türkoğlu, yemekli ve bitkisel yağ ihtiyacı için Türkiye’nin Soya Fasulyesi üretmesinin kaçınılmaz olduğunu örneklerle anlatmıştı.
Daha sonra, Karadeniz Bölgesinde bir Soya Fabrikası kurulduğunu, buna bağlı olarak ekim de yapılmakta olduğunu basında okudum.
Son yıllarda Türkiye’nin yağlı tohumlarda dışa bağımlı hale geldiğini örendim. Bu nedenle, İktisat Fakültesi birinci sınıfında öğrendiğim Soya üretiminin gündeme alınması konusunu ele almak istedim.
Birkaç tropikal ürün dışında hemen her ürünün yetiştiği Ülkemizin, tahıl ve yağlı tohumlar konusunda dışa bağımlı olması kabul edilemez gibi geliyor bana.
Bitkisel Yağ Sanayicileri Derneği verilerine göre, beş milyon tona ulaşan yağlı tohum ithalatına on verilebilmesi mümkün müdür?
En çok bilinen ve kullanılan ayçiçeği, mısır, soya, pamuk, kanola gibi ürünlerin hepsi ülkemizde yetişmekte ve üretilmekte olduğu halde üretim yetersiz kaldığı için ithalat yapılmaktadır.
İthalat bağımlılığından kurtulmanın yolu, elbette yerli üretimi artırmaktır. Bu nedenle hükümetlerin hedefinin de ithalat yerine, yerli ürünlerin üretimini artırmak olmalıdır.
Halbuki, Yurdumuzda milyonlarca tarım arazisinin ekilmediği, boş kaldığı haberleri her gün medyada yer almakta, İşsizlik iki haneli rakamlarla ifade edilmektedir.
Ülkemizde yağlı tohumların ekimi için iklim uygun, su kaynaklarımız yeterli, makine ve teçhizat konusunda bir sorun bulunmadığı cihetle bu konu üzerinde durulması gerekir.
Bu konuyu böylece belirledikten sonra, üretimin neden gerçekleşemediğine baktığımızda; girdi maliyetlerimizin çok yüksek olduğu görülmektedir. Su ve enerji maliyetlerimiz çok yüksek, gübre, ilaç, tohum bedellerinin de rakiplere göre pahalı olmasının rekabeti önlediği, üreticinin toprağını ekmediği ifade edilmektedir.
Çiftçiler, üretime yönlendirilse de, artan üretimin satış problemleri, çiftçiler için yeni üzüntü kaynağı haline gelmektedir.
Üretim artışına sevinmek yerine, artan maliyetlerine rağmen çiftçiler bir önceki yıla göre düşen bir fiyat politikası ile karşılaşabilmektedir. Üretimdeki artış, çoğu zaman zararı karşılamaktan uzaktır.
Bu durumda çiftçiler tarlalarından uzaklaşmaktadır. Ayçiçeğinde bu durum yıldan yıla üretim azalmasına, ithalatın artmasına neden olmaktadır. Bu arada, bir miktar yağlı tohum ihracatından bahsetmek mümkün ise de sonuçları etkileyecek miktarlar söz konusu değildir.
Mevcut ürünler için bu değerlendirmeyi yaptıktan sonra, yağlı tohumlar konusunda alternatif ürün olarak düşündüğümüz Soya konusuna değinmek istiyorum.
Yağlı tohumlar, insan ve hayvan beslenmesinde önemli bir yere sahip oldukları gibi, sanayi sektörü için de önemli bir ham madde kaynağıdırlar.
SOYA MUCİZESİ
Yüksek oranda protein içermekte olması nedeniyle insan beslenmesinde önemlidir. Asya halkı tarafından binlerce yıldır beslenmede kullanılmaktadır. Yaklaşık yüzde yirmi yağ ihtiva eden soya, yağı alındıktan sonra, hem insan hem de hayvan beslenmesinde kullanılabilmektedir.
Ekim alanlarında, toprağı azot bakımından zenginleştirmekte, kendisinden sonra ekimi yapılacak bitkiler için, otsuz, kabartılmış bir toprak bırakmaktadır.
Soya, mısır, zeytin ve ayçiçeğinden çok daha fazla omega-3 içermektedir. Yapısı farklı olmakla birlikte balık yağı kadar besleyici niteliklere sahip, insan sağlığı için faydalı bir besin özelliğine sahiptir.
Halen, Ülkemizde bitkisel yağ tüketimi sıralamasında yüzde onluk bir payla üçüncü sırada bulunan soya yağının payının artırılması her bakımdan faydalı olacaktır.
Büyük ithalat kalemlerimiz arasında yer alan bitkisel yağ ihtiyacımızın, yerli üretimle karşılanabilmesi imkanımız vardır. Bunun için, yurt dışına ödediğimiz döviz yerine kendi çiftçimizin desteklenmesi yeterli olacaktır düşüncesindeyiz.
Öncelikle, yağlı tohumlar için gıda güvencesi sağlanmalıdır. Buğdayda olduğu ürünlerin stratejik ürün olduğu kararı alınmalı, ekiminden itibaren, ürünlerin satın alınmasına kadar sözleşme yapılmalıdır. Bu çerçeve teşvik ve primler de uygulanması halinde, Türkiye yağlı tohum konusunda ithalat bağımlısı olmaktan kurtulabilecektir.
Bitkisel Yağ Sanayicileri Derneği Başkanı tarafından yapılan açıklamalarda, çiftçilerimize yeterli desteklerin verilmediği ifade edilmektedir.
Sonuç olarak ayçiçeği, pamuk, kanola ekimi konusunda, gerekli ıslah çalışmaları önemsenmeli, ekim kolaylığı ve verim yüksekliği olduğu kaul edilen soya fasulyesi ekiminin teşviki bakımından sözleşmeli tarım uygulamasına geçilmesi kaçınılmazdır.