OLAĞANÜSTÜ BİR TANITIM PROJESİ
“KARADENİZ VAPURU”
Rauf Orbay’ın “Hiç birimiz olmasaydık Kurtuluş Savaşını Atatürk gene başarırdı. Ama o olmasaydı hiç birimiz onun yaptığını yapamazdık” dediği veciz sözünde; Mustafa Kemal Atatürk’ün asker-teşkilatçı niteliğini vurgulanmıştı.
Ancak ilerleyen zamanda “asker” Atatürk’ün, bu sözün anlamını geride bırakacak çok yönlü yeteneklere sahip olduğu görüldü. Savaş sonrasında, devletin yeniden inşası safhasında gösterdiği inanılmaz girişimleriyle bu kez de “devlet adamlığı” yönü yücelmişti. Cumhuriyetin ilk 15 yılında eğitimden sosyal hayata, ticaretten sanayiye, siyasetten demokrasiye, sanattan kültüre kadar birçok alanda inkılap hareketi yürüten Türk önderinin girişimcilik hamleleri, ülkenin sonradan elde ettiği tüm kurum ve kuruluşlarına da bir zemin ve rol model oluşturmuştur. Atatürk’ün kurucusu, fikir önderi veya destekçisi olduğu bu girişimlerden biri de; genç Cumhuriyeti tanıtmak ve uluslararası ekonomik ilişkileri artırmak amacıyla ortaya konan “Seyyar Sergi” projesidir. “Karadeniz Vapuru” adıyla da bilinen bu seyyar sergi faaliyetinin önemine, sonradan ne tarih kitaplarında ne de ders müfredatlarında günümüze kadar gerektiği kadar yer verilmemiş ve Cumhuriyet tarihinin bu önemli iktisadi hamlesi karanlıkta bırakılmıştır.
Atatürk ile ilgili anlatımlar yapılırken vapurdan bahsedildiğinde akla hep Anadolu direnişinin timsali olmuş olan “Bandırma Vapuru” gelmektedir. Mustafa Kemal Paşa’nın, 9.Ordu Müfettişi olarak karargahı ile birlikte 1919 yılı Mayıs ayının 16. ile 19. günleri arasında yapmış olduğu yolculuğun geçtiği yerdir; Bandırma Vapuru. Milli Mücadele, bu vapurun İstanbul’dan hareketiyle başlamıştır. Samsun, Havza, Amasya Genelgeleri, Erzurum ve Sivas Kongresi, Misak-ı Milli, TBMM, İnönü Savaşları, Kütahya-Eskişehir Muharebesi, Sakarya Meydan Muharebesi, Büyük Taarruz, Başkomutanlık Meydan Muharebesi, İzmir’in Kurtuluşu, Mudanya Ateşkes Antlaşması ve Lozan Barış Antlaşması adlarıyla bilinen istiklal mücadelesinin anıtlaşmış olaylarının Bandırma Vapuru’nun Samsun Limanı’na demirlenmesiyle başlatılmış olması onu unutulmaz kılmıştı. Türkiye Cumhuriyeti Devleti kurulduktan sonra ülke içinde sosyal, kültürel, ekonomik ve siyasi alanlarda yaşanan değişimlerin Avrupa kamuoyuna tanıtılmasına ve iktisadi kalkınmada ihracatı canlandırma çabalarından birine de, bir vapur ile başlanmıştı. Bu kez vapurun adı “Karadeniz Vapuru” idi.
1926 yılında, Mustafa Kemal Atatürk’ün: “Bir gemi hazırlayın. İçine ürettiğimiz malları koyun… Türk insanı binsin gemiye, uygar, güzel görünümlü, kadınlı erkekli, gemide Türk bayrağını dalgalandırın, Avrupa’nın belli başlı ülkelerine, şehirlerine, limanlarına uğrayın, Avrupalıya Türkiye’nin yeni yüzünü gösterin” diye talimat verdiği bu proje; modern dönem fuarcılığının Cumhuriyet dönemindeki ilk uygulamalarındandır.
Atatürk’ten alınan bu işaretle hemen işe başlanmış ve Hollanda bandıralı, Endonezya’ya sefer yapan siyah renkli Wilis adlı posta gemisi 1925 yılında genç Türkiye Cumhuriyetince 35.000 İngiliz Pounduna Roterdamsche Llyod Şirketinden satın alınmıştır.
5 tonluk siyah bir gemi olan “Karadeniz Vapuru” önce beyaza boyanmış, iç düzeni sergi olacak şekilde yeniden düzenlenmiş ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin tanıtılmasına karar verilen her şeyi vapurun içine yerleştirilmiştir. Türk mavisi sırlı Kütahya çinileri; binbir nakış ve renkli Osmanlı, Yörük, Selçuklu ve Acem halıları; gül, tarçın ve sakız kokulu Hacı Bekir lokumları; yeşim, yakut, firuze gibi değerli taşlarla süslenmiş, tamamıyla elle yapılmış çeşmibülbül, laledan, gülabdan gibi cam ürünleri ve hatta Ankara’nın tiftik keçileri bile vapurda yerlerini almıştır.Karadeniz Vapuru, 86 günde, 10. 000 mil kat ederek, 12 ülkede 16 şehir limanı ziyaret etmiş ve 5 Eylül 1926 günü yurda dönmüştür
Bunların yanı sıra “Karadeniz Vapuru”nun en önemli yolcuları Türk insanları olmuştur. Vapurda mimarlar, ressamlar, sanatçılar, milletvekilleri, öğretmenler, yazarlar gibi pek çok meslekten Türk insanını tanıtacak ve grurlandıracak kişiler yerlerini almışlardır.3.Cumhurbaşkanı Celal Bayar’ın oğlu Refi Bayar, Anadolu Ajansı’nın kurucularından Şair Kemalettin Kamu, ilk Türk kadın gazetecilerden Bedia Arseven, ilk Türk kadın milletvekillerinden Mebrure Gönenç ve Şair Orhan Veli Kanık’ın babası müzisyen Veli Kanık da vapurun yolcuları arasındaydılar. İstiklal Marşı’nın bestecisi Zeki Bey yönetiminde 47 kişilik Riyaseti Cumhur Orkestrası da Karadeniz vapurundaydı. Her şeyin düşünüldüğü organizasyonda yabancı dil sıkıntısı düşünülmüş ve tercümanlık görevi için Robert Kolejinden seçilen öğrenciler görevlendirilmişlerdir.
Karadeniz Vapuru için logo da hazırlanmıştır. Logoda ticaret ve haber tanrısı Hermes resmedilmiştir. Antetli kağıtlar, zarflar, afiş ve broşürler hazırlanmış, yemek menülerinin üzerine logo işlenmiş, hatıra pulları basılmıştır.Karadeniz Vapuru, Haziran 1926 tarihinde 285 yolcusuyla birlikte “tanıtım” görevini gerçekleştirmek için Mudanya’dan yola çıkmıştır. Venedik, Napoli, Cenova, Barselona, Marsilya, Amsterdam, Hamburg, Londra, Anvers, Kopenhag, Stockholm, Helsinki, Petersburg limanlarına demirleyen Karadeniz Vapuru; buralarda ziyaretçi akınına uğramış ve açılan sergilerle, düzenlenen balolar ve eğlencelerle Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin nasıl bir yaşam sürdüğünü göstermiştir. Karadeniz Vapuru gezileriyle batı ile doğu medeniyeti arasında kalmayıp batının bir parçası olduğunu yazarları, sanatçıları, ressamları, Riyaseti Cumhur Orkestrasıyla göstermiştir. Batı basını övgülerle Türkiye’yi ve Türkleri sayfalarına aktarmıştır.
Karadeniz Vapuru, 86 günde, 10. 000 mil kat ederek, 12 ülkede 16 şehir limanı ziyaret etmiş ve 5 Eylül 1926 günü yurda dönmüştür.
Bu sergi seferinin yeni Türk Devleti’nin tanıtılmasındaki payı gerçekten çok büyük olmuştur. Geminin gittiği her ülkenin basınında Atatürk Türkiye’si hakkında çok güzel haberler çıkmış, çok değerli yazılar yayımlanmıştır. Bu büyük başarıda, Seyr-i Sefain İdaresi’ni de unutmamak gerekir. Karadeniz Vapuru bir süre iç ve dış hatlarda yolcu taşımaya devam etmiştir. 50’li yıllarda, ticaret filomuzun yeni satın alınan gemilerle takviye edilmeye başlanması üzerine, 1951’de kadro dışı bırakılmış, sonra da sökülmek üzere satılmıştır.
Karadeniz gemisinin dümen suyuna kapılıp, tam seksen altı gün süren yolculukta sefere katılan sanatçı, gazeteci, milletvekili, öğretmen, öğrenci, müzisyen ve denizcilerden oluşan toplam 285 kişinin, genç Türkiye Cumhuriyeti’nin tanıtılmasında gösterdikleri olağanüstü çabaları ile gururlanmak ve onların aziz hatırasını unutmamak gerekir.