Kazakistan Ayaklanması Renkli mi?
ERSİN DEDEKOCA
Kazakistan’da, akaryakıt zamlarını protesto etmeye yönelik olarak yurttaşların başlattığı eylemler büyüdü, kitleselleşti ve farklı bir boyut kazandı. Eylemler sürerken hükümet istifa etti, göstericilerle güvenlik güçleri çatıştı ve “olağanüstü hâl” ilân edildi. Bu arada Devlet Başkanı Kasım Cömert Tokayev, hükümetin istifasını istedikten sonra, ülkeyi yaklaşık 30 yıl yöneten ve 2019’da istifa eden ama fiilen ipleri hâlâ Devlet Konseyi Başkanlığı ile elinde tutan Nursultan Nazarbayev’in bu “görevini de üstlendi”.
Bu arada Cumhurbaşkanı Tokayev, olayların arkasında dış güçlerin olduğunu, teröristlerin yurtdışında eğitildiğini açıkladı; Kolektif Güvenlik Anlaşması Örgütü’nden destek istedi. Rusya’nın liderlik ettiği anılan Örgüt de (üyeleri: Rusya, Kırgızistan, Kazakistan, Tacikistan, Belarus ve Ermenistan) Kazakistan’a asker yolladı.
Bu haftaki yazımızı Kazakistan’daki bu gelişmelerin nedenleri, boyutları, ülkenin özellikleri ve gelişmelerin olası sonuçlarına ayırdık.
KAZAKİSTAN’IN ÖZELLİKLERİ ve JEOPOLİTİK ÖNEMİ
Sovyetler Birliği’nin dağılmasından sonra 1991’de bağımsızlığını kazanan Kazakistan; jeopolitik önemi, zengin enerji kaynakları, dengeli dış politikasıyla Orta Asya’da, Türk dünyasında, Avrasya’da önemli bir ülkedir. Ülke, 2.7 milyon kilometrekarelik yüzölçümüyle dünyanın 9. büyük ülkesi olup, Rusya, Çin, Kırgızistan, Türkmenistan ve Özbekistan’la komşudur.
Kazakistan’ın toplam değeri 12-14 trilyon Amerikan Doları tutarında yeraltı zenginliklerine sahip olduğu hesaplanmaktadır. Bunları Uranyum, kobalt, çinko, magnezyum, bakır, demir, kurşun, altın, elmas, petrol, doğal gaz, kömür olarak sayabiliriz.
Kazakistan’ın haritadaki yeri, ABD ile Çin – Rusya arasındaki büyük güç mücadelesi açısından bu ülkeyi çok önemli hale getirmektedir. Örneğin ülkenin Rusya ile ortak sınırı 7 bin km.dir. Hüsnü Mahalli’nin dediği gibi, bir kargaşa durumunda dünyada hiçbir ülkenin bu sınırı kontrol edemeyeceği bilinmektedir. Keza Kazakistan’ın Çin sınırı 1.500, Özbekistan sınırı da 2.200 km. uzunluğundadır.
19.2 milyon olan ülke nüfusunun yaklaşık yüzde 70’ini Kazaklar, yüzde 20’sini Ruslar oluşturmaktadır. Rus nüfus ülkenin kuzeyinde yoğun olarak bulunmaktadır. Bağımsızlık ilân edildiğinde Rusların oranı, neredeyse toplam nüfusun yarısına yakındı.
Bağımsızlık sonrasında ülkede, Kazaklar ve diğer Türk kökenli yurttaşlar arasında da yer yer gerilimler yaşandığı olmuştur. Kazak halkı arasında “feodal bağların” güçlü olması, ülkenin bir başka özelliği olarak bilinmektedir.
Kazakistan petrol, doğalgaz ve bazı madenler açısından çok zengin bir ülkedir. Ancak bu zenginlikleri “yabancı şirketler” işletmektedir ve elde edilen gelirin yüzde sekseni yabancı şirketlere gitmektedir. Kalan yüzde yirmiye yakın bölümü ülkeyi yönetenlere ayrılmakta, onca zenginlikten “halkın payına” düşen ise sadece yüzde bir’dir. Bu yönüyle baktığımızda bu zengin ülke, zenginlik ve yoksulluğun bir arada yaşandığı (gelir eşitsizliği), “yolsuzluğun” zirve yaptığı bir görüntü vermektedir.
AYAKLANMANIN DAYANDIĞI ZEMİN
Aralık ayında enerji sektöründe 40 bin işçinin “işten çıkarılması”, yeni yılın ilk günlerinde “Hazar Havzası”nda faaliyet gösteren şirketlerdeki çalışanlarda “grev dalgası” başlatmıştı. Tam da bu işten çıkarma ve grevler sırasında Kazakistan hükümetinin yakıt fiyatlarına yüksek oranda zam yapması, başta işsiz gençler olmak üzere, halkın tepkisine yol açtı ve şehirlerde ayaklanma başladı.
Düşündüğünüz gibi, petrol ve doğalgaz zengini olan bir ülkede yakıt zamlarına tepki göstermek, halkın en doğal hakkı olarak durmaktadır. Nitekim zamlar geri çekildi ve hükümet istifa etti. Böylece ayaklanma, hedefi bakımından başarıya ulaşmış oldu. Çünkü talep haklıydı ve hedef de doğruydu.
Ancak devamında bu protesto eylemlerinin yöntemi de, hedefi de amacından çıkmaya başladı. Şöyle ki, yaşananlardan yararlanmak isteyen güçlerin devreye girmeye kalkıştığı ifade edilmektedir. Çünkü bilindiği gibi, güvenlik kuvvetlerini doğrudan hedef alan silahlı eylemler, ne “kitle eylemi”, ne de “halk hareketi” değildir.
İşte bu noktada, Batı destekli kimi sözde Kazakistan muhalefet liderlerinin, hem de konuşlandıkları Ukrayna üzerinden “rejim yıkma” hedefi ilân ederek, ayaklanmaya yön vermek istemeleri; güneyden ülkeye sızan bazı siyasal İslamcı grupların olaylara dâhil olması, “Batı fonlarıyla faaliyet yürüten kimi kurumların” devreye girmesi, bir “turuncu darbe” girişimini işaret ettiği izlenmektedir. Bir başka ifadeyle eylemler; 2003, 2004, 2005 yıllarında Gürcistan, Ukrayna ve Kırgızistan’da yaşanan Soros destekli turuncu devrimleri çağrıştırmaktadır.
SİVİL DARBE OLASILIĞI
Diğer yandan, grevlerle başlayan bu haklı eylemlerden yararlanmak isteyen ve yönünü, yöntemini, hedefini saptırarak bunu kendi amacı için kullanmaya çalışanların, sadece Batı dediğimiz ABD-İngiltere ikilisi olmadığı da konuşulmaktadır.
Yaşanan bazı olaylar, tablonun “iç darbe” şeklinde yorumlanabilmesini de olanaklı kılmaktadır. Şöyle ki, Devlet Başkanı Tokayev, hükümetin istifasını istedikten sonra, ülkeyi yaklaşık 30 yıl yöneten ve 2019’da istifa eden, ama fiili durumda ipleri hâlâ Devlet Konseyi Başkanlığı unvanı ile elinde tutan Nursultan Nazarbayev’in bu “görevini” de üstüne aldı!
Bir başka anlatımla, Tokayev’in kendi gücünü sağlamlaştırmak için eylemleri fırsata çevirmiş olabilmesi de ihtimâl dâhilindedir. Zaten Kazakistan, “feodal faylar” yapısı üzerinde konumlanmış bulunmaktadır. Bu olgu “üç (büyük – orta – küçük) cüz” diye tanımlanmaktadır. Bu feodal tabakaların en üstünde de Nazarbayev Ailesi bulunmaktadır. Ailenin büyük şirketleri, enerji sektöründeki güçleri, Kazakistan’daki ve Batı’daki büyük mal varlıkları bulunmaktadır. Zaten halkın bir bölümünün bu duruma tepki gösterdiği bir gerçektir.
AYAKLANMA/KARIŞIKLIK KİMİN İŞİNE YARAR?
Kazakistan’daki ayaklanma, birbiriyle mücadele eden iki büyük küresel gücün operasyonu olarak yorumlanmaktadır: Bir taraf, olayların ABD’nin Rusya’yı hedef alan “kadife devrim” girişimi olduğunu; diğer taraf ise, hem Ukrayna görüşmelerinde ABD’ye karşı güç gösterisi yapmak, hem de Türk Devletleri Teşkilatı’nı zayıflatmak için Rusya’nın operasyonu olduğunu savunmaktadır.
ABD, batısında (Ukrayna’da) cephe açan Rusya’yı zorlayabilmek için güneyinde karışıklık çıkmasından, çekilmek zorunda kaldığı Afganistan’ın ardından Orta Asya’da yeni bir sorun doğmasından ve Çin’in Kuşak-Yol projesinin güzergâhında böyle bir karışıklık yaşanmasından en çok memnun olacak ülke durumundadır.
Ancak günümüzde ABD’nin, Ukrayna’dan farklı olarak, Kazakistan’da bu hedeflerine ulaşabilecek ve karışıklığı sürdürebilecek gücü yoktur. Yani ABD için, Kazakistan’dan bir Ukrayna çıkarması olası durmamaktadır.
Diğer yandan, olayların tetikçisi olarak Rusya’yı gören yorumun dayanaksız olduğu da bir diğer gerçektir. Zira Kazakistan’ı karıştırmak Rusya’nın elini ABD’ye karşı güçlendirmez, fakat Kazakistan’ın karışması, Ukrayna cephesini sağlamlaştırmak isteyen ABD’nin elini Rusya’ya karşı kesinlikle kuvvetlendirir.
Bu bağlamda eklemek istediğimiz bir diğer husus da, ABD ve AB’in; Ukrayna, Gürcistan ve Belarus’tan sonra, Kazakistan’daki gelişmeleri de bahane edip Rusya’ya baskı uygulamaya çalışırlarsa, gerilimin artması ve çözümün daha da zorlaşması olasılıklarıdır.
OLAYLARIN NEDEN ve OLASI SONUÇLARINA ETKİLİ DİĞER FAKTÖRLER
- Nursultan Nazarbayev’in Etkisi
Ülkenin kurucu cumhurbaşkanı Nursultan Nazarbayev, bölgedeki güç yapısını, Rusya- Çin- ABD arasındaki dengeleri gözeten başarılı bir dış politika yürütmüştü. Türk dünyasında “aksakal, bilge” olarak öne çıkmıştı. Türk dünyasının güçlenmesine, Türk devletlerinin yakın işbirliğine, Türk Devletleri Teşkilatı gibi kurumlara öncülük edenlerden olmuştu.
Onun döneminde Kazakistan, 2015’te Türkiye, Rus uçağını düşürdüğünde Ankara ve Moskova arasında arabuluculuk yapmış; Suriye sorununda Türkiye, Rusya ve İran’ı buluşturan Astana Platformu’nun kurulmasında aktif rol almıştı.
Ülkeyi yaklaşık 30 yıl yöneten ve 2019’da istifa eden ama fiilen, yaşanan karışıklıklar üzerine geçen hafta bu görevden alınana kadar yönetimde, Devlet Konseyi Başkanı olarak etkin olan Nursultan Nazarbayev’in bu yaşananlarda payı yadsınamaz.
- Olayların Zamanlaması
Yaşanan olayların ABD’nin Orta Asya’da üs aradığı bir dönemde başlaması oldukça ilginç durmaktadır. Afganistan’ı terk etmek durumunda kalan ABD, Orta Asya’da kalıcı üs edinip, hem varlık göstermek hem de Rusya ve Çin’in etkisini kırmak istemektedir.
AB ve NATO, birkaç gün önce Ukrayna’yı görüşmüştü. Keza Ukrayna ve NATO, 10 Ocak’ta Brüksel’de Rusya’yı konuşacaklar. Bunların dışında ABD ve Rusya heyetleri, 9 – 10 Ocak tarihlerinde Cenevre’de buluşacak; NATO – Rusya Konseyi de, 12 Ocak’ta toplanacaktır.
Bunların yanında, Türkiye Cumhurbaşkanı’nın 12 Kasım’da Orta Asya Türk Devletlerini İstanbul’da toplayarak, Ankara’nın bölgeye olan ilgisini herkese hatırlattığı; ABD ve NATO’nun Rusya’yı Ukrayna ve Karadeniz’de sıkıştırmaya çalıştığı; Ankara’nın Taliban yönetiminde Afganistan’a olan siyasi, askeri ve dini ilgisinin yoğunlaştığı; Ankara’nın Suriye, Libya ve Kafkaslar’da Moskova ile bozuştuğu “bir zaman diliminde olması” da dikkatleri çekmektedir.
- Rusya Ağırlığının Azaltılması
Ülkeyi 30 yıl yöneten Nazarbayev, Rusya ve Çin arasında dengelerin korunmasına özel önem sarf etmişti. Başkenti Almatı’dan Astana’ya taşıdı. 2019’da Nazarbayev’den görevi devralan Cumhurbaşkanı Tokayev, başkentin adını Nur Sultan olarak değiştirdi. Nazarbayev, Rusya’ya rağmen Kiril alfabesinden çıkarak, Latin alfabesine geçti; Rusçanın etkisini kırdı; Kazakçanın kullanımını geliştirdi ve “Kazaklaştırma politikası” uyguladı.
- Çin ve Rusya’nın Kazakistan ile Artan İlişkileri
Çin’in Kazakistan’la ilişkileri son dönemde hızla gelişmektedir. Petrol ve doğalgaz zengini olan, buğday üretim kapasitesiyle dikkat çeken Kazakistan, Çin’in en büyük “doğalgaz tedarikçilerinden” biridir. Çin; ABD, Türkiye ve Rusya’yla birlikte ülkedeki büyük yatırımcılar arasında olup, yatırımda Rusya’yı geçmiş durumdadır.
SONUÇ YERİNE
Kazakistan’da başlayan eylemleri sadece doğal gaz ve petroldeki aşırı fiyat artışları üzerinden değerlendirmek çok yüzeysel kalmaktadır. Sorun, ülkenin özellikle doğal gaz ve petrol açısından çok zengin rezervlerine rağmen, hem verimli bir şekilde üretilmemesi, hem de bu zenginliğin halka adil olarak dağıtılmamasında yatmaktadır. Bunun yanında, bağımsızlığına kavuştuğundan bu yana halkın “siyasi baskılar”, “kısıtlanan özgürlükler” içinde yaşaması da bir diğer unsurdur.
Yazımızın önceki bölümünde belirttiğimiz gibi, Kazakistan’ı karıştırmak Rusya’nın elini ABD’ye karşı güçlendirmez. Ancak Kazakistan’ın karışması, Ukrayna cephesini sağlamlaştırmak isteyen ABD’nin elini Rusya’ya karşı kesinlikle sağlamlaştırır görünümündedir. Bir diğer anlatımla, BOP çerçevesinde ve “Arap Baharı” sürecinde Türkiye’ye önemli görevler yükleyen ABD ve müttefikleri, Kazakistan’da ‘Türk Baharı’nın provasına kalkıştıklarını güçlü bir çıkarımdır.
Diğer yandan Rusya; Kazakistan’da değil nüfuz kaybetmek, mevcut nüfuzunu daha da pekiştirmek isteyecektir. ABD’nin etkili olmasına tahammül etmez. Bunun için elinde çok ve çeşitli araçlar bulunmaktadır.
Tarih boyunca Ruslar’ın Türkler ile 16 kez savaşmış, Orta Asya ve Kafkaslardaki Türk kökenli ve bu halklarla Rusya arasında da tarihten gelen birçok siyasi, sosyal ve kültürel sorunlar olduğunu bilen Putin hızlı davranmış ve Kolektif Güvenlik Anlaşması Örgütü barış gücünün Kazakistan’a girmesini sağlamıştır.
Rusya, Çin’in de etkisini artırmasına olumlu bakmaz. Çin de ABD’nin ülkede etkili olmasını istemeyecektir. Ekonomik olarak ağırlığını artırdığı Kazakistan’da, politik anlamda da güçlü olmayı önceleyecektir. Rusya da, Çin de Kazakistan’daki istikrarsızlığın kendilerini çok rahatsız edeceğini biliyorlar.
Özetle, hâlihazırdaki bölge dengelerinin, üç büyüklere söz konusu ayaklanma/karışıklığı teşvik etme ve bundan yararlanma; ABD yönünden Kazakistan’da bir Ukrayna çıkarması olası durmamaktadır.
KAYNAKÇA
James M. Dorsey, “Is Kazakhstan Russia’s Next Ukraine?”, The Globalist, 6.01.2022, https://www.theglobalist.com/is-kazakhstan-next-ukraine/