Sıkıntılı Göstergeler:
Enflâsyon, Büyüme ve Dış Ticaret
Ülkenin iç tüketim, net dış talep katkısı ve yatırımların (inşaat hariç) katkısı ile büyüdüğünü görmekteyiz. Kısacası “resim çok iyi” durmaktadır. Ancak “sürdürülebilirliği” konusunda sorunlar vardır. Söz konusu sorunun nedeni, “yüksek enflâsyon” ve “bölüşüm” problemleridir
ERSİN DEDEKOCA
Fiyat artışları Mayıs ayında piyasa beklentilerin altında kaldı!
TÜİK’in açıklamasına göre, yüzde 5’e yakın artması beklenen TÜFE, aylık yüzde 2,98 atış gösterdi. Yıllık enflasyon yüzde 73,5 ile 24 yılın zirvesine çıkarken, ÜFE-TÜFE makası 58,7 puan ile rekor seviyeye yükseldi.
Ticaret Bakanlığı 2022 yılı Mayıs ayının dış ticaret rakamlarını açıkladı. Buna göre geçen yılın Mayıs ayına göre ihracat yüzde 15,2 artarak 18.9 milyar Amerikan Doları ($); ithalât yüzde 43,8 artarak 29.6 milyar $; dış ticaret hacmi ise, yüzde 31,1 artarak 48.6 milyar $ olarak gerçekleşti. Bu durumda ilk beş aylık birikimli dış ticaret açığı, bir önceki yıla göre yüzde 136,1 oranında artarak 18.3 milyar $’dan 43.2 milyar $’a ulaşmış oldu.
TÜİK, Türkiye ekonomisinin bu yılın ilk çeyreğinde yüzde 7,3 oranında büyüdüğünü açıkladı. İnşaat dışında tüm sektörler TL bazında büyüdü. Ancak ulusal gelir yılın ilk 3 ayında $ bazında 8.8 milyar $, kişi başına gelir ise 127 $ azalmış oldu.
Geçtiğimiz hafta açıklanan yukardaki verilerin kısaca yorumunu bu haftaki yazımıza konu yaptık.
24 YILIN ZİRVESİNDEKİ ENFLÂSYON
Mayıs ayı için TÜİK’in açıkladığı, beklentilerin gerisindeki aylık yüzde 2,98 ve yıllıklandırılmış yüzde 73,5 oranındaki TÜFE (manşet enflâsyon) oranına karşılık, alternatif hesaplama yapan Enflâsyon Araştırma Grubu (ENAG) tarafından açıklanan E-TÜFE ise Mayıs ayında yüzde 5,46 artarken, son 12 aylık artışı da yüzde 160,76 olarak hesaplamıştır.
Ülkemizde yaşayanların zam yağmuruna tutulduğu, elektrikten benzine, gıdadan içkiye fiyat artışlarının art arda geldiği geçtiğimiz Mayıs için TÜİK’in açıkladığı manşet enflâsyon, 1998 Ekim ayından (yüzde 76,6) bu yana en yüksek sayı oldu.
Diğer yandan açıklanan bu rakamlar, “enflâsyonun düşüş eğilimine girdiği”(!) şeklinde bu rakamları yorumlayan Hazine ve Maliye bakanının aksine bireyler, akademisyenler ve yorumcular tarafından “doğru” ve “gerçekçi” bulunmamıştır.
♦ TÜFE’de Üç Haneli Sayılara Dayanan Gıda Fiyatları
Yüksek akaryakıt maliyetlerinin de etkisiyle, son aylarda zam şampiyonluğunu kimseye bırakmayan “ulaştırma”, yüzde 107,62’lik artış ile üç haneli artışını sürdürdü.
Hasat döneminin başlamasıyla fiyatlarında düşüş beklenen “gıda” alanında fiyat artışları yıllık olarak yüzde 91,63’e ulaştı. Bunu yüzde 82,08 oranı ile “ev eşyası” grubu izlerken; aylık bazda (tatil sezonunun gelmesiyle) yüzde 71,04 oranında artış gösteren “paket turlar” Mayıs ayı zam lideri oldu.
♦ Üretici Fiyatları Zirvede
Gelecek zamların ve tüketici fiyatlarındaki yükselişin işaretini veren Yurt İçi Tüketici Fiyat Endekdi (Yİ-ÜFE) ile TÜFE arasındaki makas açılırken bu oran da, 1995’ten sonraki en yüksek seviyesine ulaştı. Aylık olarak 8,76 olan anılan oran, yıllık olarak 123,16 ile 27 yılın (Mart 1995) zirvesine çıktı. Bunun sonucu olarak ÜFE-TÜFE makası da, 58,7 puan ile rekor seviyeye ve gelecekteki TÜFE artış olasılığı yükselmiş oldu.
Mayıs ayı Yİ-ÜFE verilerine göre yıllık olarak, elektrikte yüzde 360,3, enerjide ise yüzde 300 olarak gerçekleşen artışlar bir diğer rekor oldu. Keza bu iki grubu, yüzde 133,5 ile madencilik izledi. Ana sanayi gruplarının yıllık değişimlerin; ara malında yüzde 122,2, dayanıklı tüketim malında yüzde 83,4, dayanıksız tüketim malında yüzde 106,82 ve sermaye malında yüzde 79,08 artış olarak oluştuğu görülmektedir.
♦ Çekirdek Enflâsyonda Yeni Bir Rekor
Çekirdek enflasyon aylık olarak hızı yavaşlasa da yükseliş eğilimini sürdürmektedir. Piyasalarda en fazla izlenen özel kapsamlı TÜFE C endeksi, aylık bazda yüzde 3,44 arttı. Endeks, Nisan ayında yüzde 4,5 artmıştı. Çekirdek enflasyonda yıllık artış ise yüzde 55,7 olan piyasa beklentisinin de üzerinde kalarak, yüzde 52,37’den yüzde 56,04’e yükseldi ve böylece yeni bir rekor kaydetti.
♦ Enflâsyonda Dünya Onunculuğu, G20’de Liderlik
Türkiye yüzde 73,50 enflâsyon oranıyla dünyada ilk 10 arasına girdi.! Venezuela’nın 222 oranıyla birinci olduğu sıralamada, Sudan ve Lübnan da ikinci ve üçüncülüğü işgal etmektedir.
Keza Türkiye, tartışmalı ve toplumda kabul bulmayan enflâsyon verileri ile geçmiş dönemlerin rekorlarını kırarken, OECD ve Avrupa’nın da bu alandaki şampiyonu olmayı sürdürdü. Listede zirvede olan Türkiye’yi, yüzde 27,1 ve 18,8 oranlarıyla Moldova ve Estonya izlemektedir.
G20 ülkeleri ile ilgili aşağıdaki grafikte de görüleceği gibi, ülkenin enflâsyon konusundaki liderliği, benzer koşullardaki Arjantin’e fark atarak burada da gerçekleşmiştir.
Kaynak: Bloomberg HT
İlgili Bakan’ın “inişe geçti” dediği enflâsyonda Türkiye, savaştaki ülkelerden de daha kötü durumdadır. Rusya’nın yıllık yüzde 17,8’, Ukrayna’nın ise yüzde 16,4 oranlarındaki enflasyonuna karşılık Türkiye, yüzde 73,5 rakamı ile kötü bir performans ortaya koymaktadır.
♦ TÜİK’in “madde sepeti” yayımlamayı bırakması
TÜİK, TÜFE verilerinin Eurostat tarafından talep edilmeyen bazı alt dağılımlarını Mayıs itibariyle yayımdan kaldırdı. Bu durumda “madde sepeti ve ortalama fiyat” artık tablolarda yer almayacaktır. Bu değişiklikle, 400’den fazla kalemin tek tek ortalama fiyatı ve değişimi artık görülemeyecektir.
Açıkladığı her istatistikle itibarını daha da kaybeden TÜİK böylece bir skandala daha imza atmış oldu. Bu uygulamayla, hangi mal ve hizmetin fiyatının nereden nereye geldiğini izlemek artık olanaklı olmayacaktır. TÜİK’in daha detaylı madde fiyat listeleri açıklaması gerekirken, var olan madde fiyat listesini açıklamaması, verileri hakkındaki kuşkuları arttırmıştır.
Daha önce 400’ün üzerinde maddenin fiyatlarını yayımlayan TÜİK, son değişiklikle 290 harcama grubu belirledi. TÜİK’in yaptığı değişiklik öncesi motorin, benzin, otogaz gibi ayrı ayrı fiyat değişimlerini izlemek mümkündü. Değişiklik sonrası ise “kişisel ulaştırma araçlarının işletimi kalemi” altında, değişikliklerin sonucunda oluşan bir endeks görülebilecek.
Kurum hakkındaki güveni sarsan bir diğer konu da, TÜİK’in başkan ve başkan yardımcılarının, yönetim kadrolarının iktidar müdahalesiyle sık sık değiştirilmesi, Mayıs 2022’de Fiyat İstatistikleri Dairesi Başkanı’nın görevden alınmasıdır. Bu tür tasarruflar, TÜİK üzerindeki siyasal baskının ne derece arttığını göstermektedir.
SÜRDÜRÜLEMEZ BÜYÜME
Türkiye ekonomisi 2022’nin birinci çeyreğinde bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 7,3 oranında büyüdü.! Geçtiğimiz yılın da yüzde 11’in üstünde büyüyerek kapatıldığı düşünecek olursak, bu olgu ilk bakışta parlak bir performans gibi görünmektedir. Ancak yurttaşlarımız büyümenin olumlu etkilerini yaşamında hissetmediklerini, tam aksine giderek yoksullaştıklarını, satın alma güçlerinin zayıfladığını düşünüyorlar. Bu paradoksal durumu nasıl açıklayabiliriz? Çünkü insanlar gereksinim duydukları ürünlerin her geçen gün daha da pahalılaştığını görünce, tüm olanaklarını seferber ederek alımlarını öne çekmektedir.
Bu savımızı destekleyen olgu, bu dönem özel tüketimin büyümeye yüzde 11,7 oranında katkıda bulunmuş olmasıdır. Öyle güçlü bir talep ortaya çıkmış ki, mevcut üretim yetişememiş, şirketler stoklarını eriterek bu talebi karşılamaya çalışmışlar. Böyle olunca da stoklar GSYH büyümesini yüzde 8,1 oranında aşağı çekmiştir.
Son iki çeyrektir düşen yatırımlar bile bu dönemde bir kıpırdama göstermiş, büyümeye yüzde 0.3’lük bir ivme sağlamıştır. Normalde böyle bir belirsizlik döneminde yatırımların artması beklenmez. Bu verinin açıklaması da, 2021 Aralık ayında dolar kurunun 18 liraya sıçramasının ardından, “kur korumalı mevduat” marifetiyle döviz kurlarının sakinleşmesi sonucu, şirketler kesiminin “fırsat bu fırsat mal ve teçhizat yatırımlarımızı bir an önce gerçekleştirelim” diye düşünmesi şeklinde yapılabilir.
Üretim yöntemiyle katkılar incelendiğinde, hizmetler ve sanayi sektörlerinin büyümeye sırasıyla yüzde 6,6 ve 1,6 oranlarında pozitif etki yapmaları dikkat çekmektedir. Buna karşın inşaat sektöründeki daralma devam etmektedir. Birinci çeyrekte sektördeki üretimin yüzde 7,2 azalmasının, GSYH büyümesini yüzde 0,4 aşağı çektiği izlenmektedir. Tarım ise yüzde 0,9’luk “çok sınırlı” bir yıllık artış sergilemektedir.
Böylece ülkenin iç tüketim, net dış talep katkısı ve yatırımların (inşaat hariç) katkısı ile büyüdüğünü görmekteyiz. Kısacası “resim çok iyi” durmaktadır. Ancak “sürdürülebilirliği” konusunda sorunlar vardır. Söz konusu sorunun nedeni, “yüksek enflâsyon” ve “bölüşüm” problemleridir.
♦ İşgücünün GSYH İçindeki Sürekli Düşen Payı
Bu bağlamda gördüğümüz en çarpıcı gelişme, işgücü ödemelerinin GSYH`deki payının yüzde 31,5`a düşmesidir. Bu oran 2020`nin aynı döneminde yüzde 39,1, 2021`de ise yüzde 35,5 idi. Bu olguyu, AKP yönetiminin “sermayeden yana, emek karşıtı” yönetim anlayışının en açık bir örneği olarak değerlendirebiliriz. Bu durumu aşağıdaki iki grafik açıkça göstermektedir.
Kaynak: TÜİK
Kaynak: Dünya Gazetesi, 2.06.2022
Emeğin kaybettiği payın en büyük alıcısı ise, aynı dönemde tempolu bir artış gösteren “sermaye kesimi” olmuştur. Yine ilk çeyrekler itibarıyla sermayenin büyümeden aldığı pay 2020’de yüzde 41,7 iken, salgın döneminde fazladan fayda sağlayarak payını yüzde 45,6’ya çıkarmıştır.
Görüldüğü üzere, ülkenin bölüşmede sorunu vardır. Bu yönüyle 2000’li yılların başına dönülmüş bir durum söz konusudur. Kayıt dışılık, yüksek enflâsyon, düşük ücretlerde insanların çalışmak istememesi gibi nedenler bu tabloya yol açmaktadır. Kısacası, refahtan pay alması gerekenler ve büyümenin en önemli dinamiği olanlar yeterli payı alamamaktadırlar.
Bu büyüme temposu devam edebilir mi? Yılbaşında asgari ücretin yüzde 50 oranında artışı, diğer ücretlerin de enflâsyona ayak uyduramasa bile belli ölçüde ayarlanması, insanlara “geçici bir alım gücü” sağladı. Ancak bu ek satın alma gücü, enflâsyon yüzünden her ay aşınmaktadır. Bunun sonucu olarak önümüzdeki aylarda talebin büyük olasılıkla sönmeye başladığını gözlemleyeceğiz.
REKORA KOŞAN DIŞ TİCARET AÇIĞI
Mayıs ayı dış ticaret rakamları, döviz cephesinde de işlerin yolunda gitmediğini açıkça göstermiştir. İhracat bir yıl öncesine göre yüzde 15,2 oranında artarak 19 milyar $ olurken, ithalât ise yüzde 43,8’lik bir sıçramayla 29.7 milyar $ düzeyinde gerçekleşti. Aylık dış ticaret açığı yüzde 157’lik bir yükselişle 10.2 milyar $’ı buldu. Geçen yılın ilk beş ayında 18 milyar $ olan dış ticaret açığı, bu yılın aynı döneminde 43 milyar $’a fırlamıştır.
Keza Mayıs ayı itibariyle yıllıklandırılmış ihracat 242.6 milyar $ çıkmış; diğer yandan dış alım ise tam 313.7 milyar $’a ulaşmıştır. Sonuçta yıllıklandırılmış dış ticaret açığı da 71.1 milyar $’a tırmanmıştır. Dış ticaret açığındaki bu tehlikeli gidiş aşağıdaki grafikte izlenebilir.
Kaynak: Dünya Gazetesi, 3.06.2022
İlk 5 ayda gerçekleşen 43.2 milyar $’lık ticaret açığı, 100 milyar $’a doğru koşan bir tempoya işaret etmektedir. Dövizin yılın ilk aylarında göreceli istikrarlı bir seyir izlemesi, şirketlerin ithalât talebini öne çekmiş olabilir. Bu nedenle önümüzdeki aylarda dış alımda bir yavaşlama görülebilir.
Ülkenin bu olumsuz dış ticaret durumunun gerisindeki nedenleri, Türkiye’ye özel aşağıdaki başlıklarda toplayabiliriz:*
– İhracatta, daha ucuza, daha çok mal satılması,
– İhracat malları fiyatlarının oldukça düşük olması,
– İhracata konu mallardaki üretimin, yüksek oranda ithalâta bağımlılığı,
– İthalâta konu ürün ve malların giderek daha pahalı hâle gelmesi,
– Dış ticaret haddinin “rekor seviyede düşük” düzeylere gerilemesi.
Öte yandan genel olarak küresel ekonomide, özelde de Avrupa’da ekonomik faaliyetlerde ciddi bir yavaşlama göze çarpmaktadır. Türkiye’nin ihracat gelirlerinin yüzde 47’si AB ve İngiltere’den sağlanmaktadır. Dünyadaki bu durgunluk eğiliminin Türkiye’nin ihracat gelirlerinde ivme kaybına yol açabileceği yanlış bir tahmin olmayacaktır.
Genel sonuç olarak, yüksek enflâsyonun halkın alım gücünü kaçınılmaz biçimde erozyona uğratması nedeniyle doğacak “yurt içi talepteki düşüşe”, bir de “dış ticaret zafiyeti” eklenince, Türkiye ekonomisinin daha da ağır bir kriz tablosuna sürüklenmesi olasılığının güçlü olduğunu söyleyebiliriz.