IMF Başkanı’nın kaygısı
IMF Başkanı Christine Lagarde geçen hafta Washington’da yaptığı konuşmada, “dünyanın zorluklarla dolu karmaşık bir kavşakta bulunduğunu” belirterek 2015’te dünya ekonomisindeki büyümenin geçen yılın rakamının altında kalacak olmasının kaygı verici olduğunu vurguladı. Kriz sonrasında dünyanın umudu haline gelen Yükselen Pazar ülkelerinin ortalama büyüme hızının beş yıldır gerilemekte olduğuna da dikkat çeken Lagarde, küresel ekonomide süregelen yavaşlamanın 200 milyonun üzerinde insanın işsiz kalmasına yol açtığını ve çeşitli nedenlerle yurtlarını terk etmek zorunda kalan insan sayısının da ilk kez 60 milyona tırmandığını hatırlattı.
Tüm bu gelişmeler, 2008’de başlayan küresel krizin etkilerinin sürmekte olduğunu ve dünya ekonomisinin “normalleşme” yolunda fazla ilerleyemediğini gösteriyor. Fed faiz artırma kararını sürekli ertelemek zorunda kalmasının başlıca nedeni de bu. Fed, dünya ekonomisinde normalleşme sağlanmadan faizleri artırarak yeni sarsıntılara yol açmak istemiyor. Fed’in faiz artırmaya başlaması halinde özellikle Yükselen Pazar ülkelerinin giderek büyümekte olan sorunlarının daha da ağırlaşmasından kaygı duyuluyor.
Sermaye aktı
Dünya ekonomisinin beklenen performansı gösterememesi farklı yorumlara yol açarken İngiltere Merkez Bankası’nın baş ekonomisti Andrew Haldane ilginç bir değerlendirme yaptı. 2008’de başlayan küresel krizin üç bölüme ayrılabileceğini ileri süren Haldane, 18 Eylül’de yaptığı konuşmada şunları söylemiş: “Üçlemenin birinci bölümünde, 2008-2009 yıllarında Anglo-Sakson krizi yaşandı. 2011-2012’de ikinci bölüme girildi ve Avro alanı krizi gündeme geldi. Şimdi ise 2015 ve sonrasındaki yılları etkileyeceği anlaşılan üçüncü bölüm başlamış görünüyor, bu bölümde de Yükselen Pazar ülkeleri krizi yaşanacak.”
Haldane, 2008-9 krizinden olumsuz etkilenen gelişmiş ülkelerden yükselen pazar ülkelerine büyük miktarda sermaye aktığını ve bunun yükselen pazar ülkelerinin borçlanma faizlerini 200-300 baz puan aşağı çekerek bu ülkelerin kriz sonrasındaki büyümesine önemli bir katkı yaptığını hatırlatıyor. Haldane, son 18 ayda ise bu kez yükselen pazar ülkelerinden büyük miktarda sermaye çıkışı olduğunu, bunun sonucunda borçlanma faizlerinin yükseldiğini ve bu ülkelerin büyüme hızlarının düştüğünü vurguluyor.
Resesyona girdiler
IMF’nin ve uluslararası bankaların araştırma kuruluşu olan IIF’nin(Uluslararası Finans Enstitüsü) geçen hafta yaptıkları önemli uyarılarda da, 2008 sonrasındaki ucuz borçlanma fırsatından yararlanarak aşırı borçlanan Yükselen Pazar reel sektör şirketlerinin şimdi Yükselen Pazar ülkelerinden sermaye çıkışının hızlanmasıyla sorun yaşayabileceği vurgulanıyor.
Dünya ekonomisinde beklenen büyümenin gerçekleşmemesi başta petrol olmak üzere hemen tüm temel malların fiyatlarında ciddi düşüşlerin meydana gelmesine de yol açtı. Özellikle enerji ve emtia ihracatçısı yükselen pazar ülkeleri bu sonuçtan olumsuz etkilendi, Rusya ve Brezilya gibi önemli ülkeler resesyona sürüklendi.
Yükselen Pazar ülkesi sayılan ama aynı zamanda dünyanın en büyük iki ekonomisinden birine sahip bulunan Çin’in ekonomik büyüme modelini değiştirme çabasının da etkisiyle yavaşlamaya başlaması küresel deflasyon riskini daha da yükseltti. Çin ekonomisinin yavaşlamaya başlaması ve Çin’in bu dönüşüm sürecini nasıl yöneteceğinin bilinmemesi, Yükselen Pazar ülkelerinin geleceği konusunda duyulan kuşkuları artırdı.
Küresel sermaye kaçıyor
2003-2008 arasında piyasaların gözdesi haline gelen ve parlak bir dönem yaşayan Yükselen Pazar ülkeleri, krizi aşmak için yaratılan likidite bolluğundan ve ucuz krediden yararlanarak krizin hemen sonrasında da tatminkar büyüme hızları yakaladı. Ancak kriz sonrasında dünya ekonomisinde beklenen yaygın canlanma bir türlü gerçekleşmezken Fed’in tahvil alımı yoluyla parasal genişlemeye son vermesi ve küresel sermayenin Yükselen Pazar ülkelerinden çıkmaya başlaması, Yükselen Pazar ülkelerinin keyfini kaçırdı, paraları hızla değer kaybetmeye ve büyüme hızları düşmeye başladı. Yükselen Pazar ülkelerinin büyüme hızı 2010’den beri sürekli olarak düşüyor. Bu ülkelerin 2015’deki büyüme hızının 2006-2007’deki rakamın yarısına bile erişemediği, grafikte de görülüyor.
Türkiye’nin durumu kritik
2003-2008 döneminde yükselen pazar ülkelerine yönelen sermayeden de yararlanarak oldukça iyi bir dönem geçiren Türkiye ekonomisi ucuz dış kaynak girişinin yeniden hızlandığı 2009 sonrasında da saman alevi gibi kısa süren bir mutluluk yaşadı ama bunu sürdüremedi. Türkiye enerji ithalatçısı olduğu için petrol fiyatındaki düşüşten yararlandı ancak rekabet gücü yetersiz ve iç tasarruf oranı çok düşük olduğu için ve bu nedenle dış kaynak girişine aşırı bağımlı bulunduğu için, likidite bolluğunun sona ermesinden olumsuz etkilendi. Ayrıca Türkiye, Çin ya da bazı diğer yükselen pazar ülkeleri gibi çok yüksek bir döviz rezervine de sahip değil. Bu nedenle de olası bir yükselen pazar krizinden en olumsuz etkilenebilecek ülkeler arasında adı en sık anılan ülkelerden biri haline geldi.