“216 milyar dolar para nereden bulunacak?”
Ekonomide pek çok kırılma noktası var ancak bunun en başında dış finansman ihtiyacı geliyor. Türkiye’nin orijinal vadesi ne olursa olsun bir yıl içinde vadesi dolacak borçları için bu yıl toplam 216 milyar dolara ihtiyacı var. Bu milli gelirin yüzde 28’i kadar bir rakam. En büyük kırılganlık noktası bu paranın bulunması. Türkiye sağlıklı iki finansman kaynağı olan doğrudan yatırımlar ve tasarruflarda sınıfta kalmış durumda. Sıcak paraya esir kaldık. Dış kaynak bir numaralı sorun. Bu ülke dış kaynağı nasıl bulacak. Bir ölçüde rezervleri eritiyoruz. Bir istatistiki şehir efsanesi ‘Türkiye’nin rekor rezervleri var.” Oysa o rakamın içinde örneğin İş Bankası’nın dolar mevduatı olduğu için koyduğu zorunlu karşılıklar da var. Net rezervler benim hesabıma göre 35 milyar dolar, yani 5-6 haftalık ithalat. Bu para ile TL’yi koruyamazsınız, bir işlem yapamazsınız.
Bir başka şehir efsanesi ‘IMF borcunu sıfırladık’ diyorlar. 2002 sonunda Türkiye’nin IMF’e 16 milyar dolar kadar borcu vardı, şimdi sıfır borcu var. 2002 sonunda Türkiye’nin şirketleri, devlet, IMF, dahil toplam borcu 129 milyar dolardı.16 milyar doları ödediniz ama toplam borcunuz 402 milyar dolar. IMF’e borcumuzu ödedik demek yanlış.
Yapısal problemlere el atılmadı
Son 12 yıla bakarsanız 2007 yılına kadar dünya bir lale devri yaşadı. Üretkenlik yüksekti, enflasyon, faiz düşüktü, Türkiye bundan payını aldı. Yapısal reformlar acı bir ilaçtır, bunu yapmak için en ideal ortam ekonomik koşulların iyi olduğu ortamdır. Bu ortamı yaşadık ama bizim yöneticilerimiz hiçbir yapısal probleme el atmadılar. Ülkenin kronik problemlerine yeni problemler eklendi. İşsizlik, vergi yapısının bozukluğu, tasarruf oranlarının düşüklüğü, sermaye piyasalarının cılızlığı kronik sorunlar. Bu sorunlara, cari açık, bireysel ve şirket kredilerindeki büyüme hızının artması, özel sektör borçları ile sıcak paranın hakimiyeti gibi yeni problemler eklendi.
Mali disiplin yok
Türkiye’nin bütçe açığına ve borç tutarına bakarsanız IMF’in her ikisi de 30 ülkeden oluşan iki tane örneklemesi var, bir tanesi gelişen ülkeler, diğeri gelişmekte olan ülkeler. Türkiye’de bu rakamlarlar yani borç –gayrisafi milli hasıla oranı ve bütçe açığı ortalaması gelişen ülkeler ortalamasında. Yani özel bir durum yok, mali disiplin yok.
Seçim beyannamelerinde yer alan asgari ücret artışı mutlaka kaynak sorunu yaratır. Sorumsuz bir davranış, bir müzayede var. Birisi “bin 500, diğeri 5 bin lira” diyor, “iki maaş ikramiye, mazot” diyor. Bizim partimizin böyle bir vaadi yok. Asgari ücretteki artışın bir bedeli var, bu bedeli birisi ödeyecek. Asgari ücretten vergi almazsan, mazotu bir buçuk liradan satarsan, bütçe açığı yükselecek. Ülkede bir israf var ama asgari ücreti artıracak, emekliye iki ikramiye verecek kadar da kaynak yok.”