HALKIMIZ DEMOKRASİYİ ANLAMAYAMADI
ENGİN ÜNSAL
16 Nisan referandumu demokrasinin turnusol kağıdı idi. Halkımızın 1950’den beri uygulamaya çalışılan demokratik düzeni anlayıp anlamadığının sınavı olacaktı. Sanılıyordu ki 67 yıldır uygulanmaya çalışılan demokratik düzen necip Türk milletine bir şeyler öğretmiştir ve halk demokrasinin yıkılmasına, yerine tek adam yönetiminin kurulmasına izin vermeyecektir. Oysa bilseler ki demokrasi toplum yönetiminin en yüce aşaması, insan haklarına ve insanın yaşamına en saygılı siyasal rejimdir. Hele sosyal soslu demokrasi insanın insana kul olmasını önleyen, onu hurafelerden kurtarıp özgür kılan bir siyasal düşünce sistemi olduğunun ayırtına varsalar demokrasiye sımsıkı sarılmaları ve tek bir adamın ihtiraslarına geleceklerini kurban etmemeleri gerekirdi.Ama olmadı ve necip Türk halkının çoğunluğu din kartını çok iyi kullanan bir adamın ihtiraslarına teslim oldu.
Hollanda’da öğretim üyeliği yapan Cezmi Doğaner halkımız için çok güzel bir yazı ile sosyal demokrasiyi halkımıza tanıtmaya çalışmış.
SOSYAL DEMOKRASİNİN NİMETİ
“Çağdaş Sosyal Demokrasi:
* Her türlü sömürüyü ve baskıyı rededer.
* Zayıfları, örğütlenme ve dayanışma yoluyla güçlendirir. Toplumsal-hizmetiçi eğitim yoluyla emeği ile geçinen insanların aydınlanmasına, gelişmesine, bilinçlenmesine ve sorunlarının çözümünde aktif olmasına olanak sağlar.
* İnsan kişiliğinin gelişmesi önündeki ve insan yaratıcılığının önündeki tüm engellerin kaldırılması için uğraş verir.
* Toplumda olduğu kadar dünyada da dayanışmayı ve barışı güçlendirmeyi çalışır.
* Özgürlüğü, çoğulcu ve katılımcı demokrasiyi, hak ve olanak eşitliğini, yaygın sosyal adaleti ve sosyal güvenliği benimser ve bunları gelişmenin ileri aşamalarına ertelemek yerine, sağlıklı ve dengeli gelişmenin koşulu ve itici gücü olarak değerlendirir.
* Gelişmeyi, yanlız ekonomik büyüme olarak degil; ekonomik, sosyal ve kültürel yönleriyle bir bütün olarak görür.
“Sosyal devlet” bireylere özgürlük sağlamakla yetinmeyip onların insanca yaşamalarına olanak sağlamayı görev bilir.
Sosyal demokrasi de bireyin özğürlüğü, mutluluğu ve insanca yaşaması temel amaçtır. Sömürünün, adaletsiz paylaşımın olduğu bir düzende bireyin mutlu olması mümkün değildir.
KRİZ DÖNEMLERİNDE RASTLANAN OLGU
Bireyin mutluluğunu, hak ve özğürlüklerini yok sayan, bireyi araç olarak gören rejimler faşist ve dinsel diktatörlüktür. Diktatörlükler de ve dikta heveslileri de topluma, bireylere görev verir, birey verilen görevi yerine getirmekle zorunludur. Birey üstünde tutulan birtakım değerlere feda edilir. Söz hakkı, eleştirme ve kendi düşüncesini açıklama özğürlüğü yoktur.
Emekçi düşmanlığı -ve örgütlenmesine engel olmak-, sosyal güvencesizliğin, düşük yaşam düzeyinin görüldüğü, işsizlik ve ekonomik kriz dönemlerinde rastlanan bir olgudur. Bu nedenle çalışanlar arasında sosyal farklılıkları artırıcı politikalar yerine, bu farklılıkları giderici bir politikanın uygulanması, sosyal barışın sağlanması için bugün ivedi bir gereksinim haline gelmiştir. İşsizliğe ve yoksulluğa yol açıcı politikalar yerine, tam istihdamı amaçlayan bir politikanın uygulanması çok önem kazanmaktadır. Bugüne kadar gerçekleşmiş sosyal reformları ortadan kaldırıcı ekonomik politikalar yerine, yasal güvence getirecek ekonomik politikaların uygulanması bir zorunluluktur. Bu da sosyal demokrasinin tam istihdam politikası, sosyal gruplar arasındaki gerilimi önleyebileceği gibi, çalışanları yasal sosyal güvence ve güvenlik içinde yaşabilmelerini sağlayacaktır.”
Halkımız demokrasiye 16 Nisan’da sahip çıkamadı ama umarız dersine çalışır ve demokrasiyi özümser ve ona sahip çıkmayı bir gün öğrenir.