İtalya’nın kuzeyinde İtalya-Avusturya sınırında bir İtalyan köyü bulunmaktadır. MOENA.Avrupa’nın göbeğinde bulunan bu küçük köyü ilginç kılan ise, köyün üzerinde bir Türk Bayrağı dalgalanması ve köyün “Rione Turchia (Türk Bölgesi)” olarak anılmasıdır.Daha bir yıl öncesine kadar benim de bilmediğim bu köye neden “Türk Bölgesi” denildiğini araştırdığımda karşıma çıkan hikaye gerçekten çok ilgi çekici idi. İşte bu yüzden okuduğum kaynakçalardan edindiğim bilgiler çerçevesinde ülkemizde pek bilinmeyen bu güzelliği sizinle paylaşmak istedim.Hikayemiz şöyle;332 yıl önce…Hasan; Osmanlı ordusunun gözbebeği olan Yeniçeri Ocağının başarılı bir İstihbarat Subayıdır. İri yarı, inatçı ve mücadeleci yapıda birisi olması nedeniyle ocakta ona “Balaban” derler. İsminden çok ona Balaban diye hitap edilir.Dönemin sadrazamı Merzifonlu Kara Mustafa Paşa’nın ağırdan aldığı Viyana Kuşatması öncesinde; Rusça, Almanca ve İtalyanca bilen Balaban, istihbarat toplamak, halihazırda orada bulanan ve haber alınamayan diğer ajanların akibetlerini öğrenmek maksadıyla Sadrazam tarafından Viyana’ya gönderilir.Görevin sonunda Balaban, hazırlıkların iyiden iyiye ağırdan alındığını gördüğünde tüm cesaretiyle Sadrazam Merzifonlu Kara Mustafa Paşa’ya; “Paşam, şu anki hal ve şartlar kaleye hemen taarruzu gerekli kılmaktadır. Ok yaydan çıkmıştır bir kere, izin verin hedefini bulsun. Omzunuza konan zafer kuşunu göremiyorsunuz. Yüzbinlerce askerin ve bir o kadar da şehidin beklediği zaferi murdar etmek hakkına sahip değilsiniz. Son olarak demem o ki hemen hücuma geçmezseniz Allah sizi affetse bile şehitler affetmeyecektir!” der.İşte bu sözleriyle Sadrazam’a karşı haddini aşan Balaban’ın kellesinin alınması emri bizzat Merzifonlu Kara Mustafa Paşa tarafından verilir. Ancak işin garip bir tarafı daha vardır. Bir çok yeniçeri arkadaşının yanısıra Yeniçeri Ağası’da Balaban’la hem fikirdir. İşte bu yüzden Yeniçeri Ağası, Balaban’ın dönemin gardiyanlarına teslimi esnasında ellerini gevşek bağlayarak kaçması için ona bir fırsat verir. Balaban’da bu altın fırsatı kaçırmaz ve kaçar. Olay hitamında bu duruma Sadrazam’ın sesi çıkmaz.2’nci Viyana kuşatması sonrasında günlerdir aç ve bitkin olan Balaban İtalya’nın Moena Kasabası yakınlarındayken baygın düşer ve o sırada kuzularını otlatmakta olan Maria tarafından bulunur. Köylüler tarafından iyileştirilen Balaban Moena’ya yerleşir. İtalyanca bildiğinden rahatlıkla anlaştığı Moena sakinlerine Türklüğü ve Türk geleneklerini zamanla aşılar. Bu yüzden burada da “El Turco” lakabını alan Hasan, nam-ı diğer “Balaban” bir zaman sonra Maria ile evlenir.İşte yine aynı dönemde o dönemin bölgesel diktatörü olan Alman Dukaları tarafından haraca bağlanan Moena köyünün durumu özgürlüğüne düşkün olan Balaban’ı baştan çıkarır ve tüm köyü ayaklandırır. Silah yapmayı ve kullanmayı öğretir ve bir zaman sonra tüm köyü özgür kılar.İşte tüm bu yaşanılanlardan ötürü Moena sakinleri, El Turco’yu ataları bellerler. Atalarının onlara miras bıraktığı özgürlüklerini daima göz önünde tutmak ve Türk kökenlerinin efsanevi kaynağını hatırlamak maksadıyla her yıl Temmuz ayında bir Karnaval düzenlenmektedir.
Yıllardır süre gelen bu karnavalda Moena sakinlerinin tamamı, Belediye Başkanı bile bir Türk kılığına girerler. Topluluğun en yaşlısı “Sultan” olur ve “El Turco”yu temsil eder. Diğer sakinlerin de kimisi Sadrazam, kimisi Yeniçeri, kimisi Harem Kadını, kimisi bir Türk Köylüsü kostümü giyerler. Neredeyse her evin penceresinde Türk Bayrakları dalgalanır. Türk örf ve adetlerinin en büyük örnekleri Moena halkı tarafından en güzel biçimde sergilenir.
İşte tam olarak bu yüzden 332 yıldır İtalya’nın kuzeyinde yer alan ve Türk gibi yaşayan bu köye “Rione Turchia (Türk Bölgesi)” adı verilmiştir.
Kendi kültürünü başka diyarlarda yaşattığı halde böyle bir köyün varlığından dahi haberdar olmayan sevgili Türkiye’mde; bu hikaye başta tarihçi ve yazar Orhan Yeniaras’ın dikkatini çekmiş ve bu hikayeyi “El Turco” adlı romanıyla ölümsüz hale getirerek büyük bir boşluğu doldurmuştur.Müteakiben bir iki siyasi girişim olmuş ancak her olayda olduğu gibi yine tozlu raflarda sıkışıp kalmış olacak ki halen bir sonuç ortaya çıkmış değil. Bugüne kadar bir mehter takımı bile gönderilmemiş öğrendiğim kadarıyla.Resimler ortada, internette başka bir çok veri bulabilirsiniz, Orhan Yeniaras’ın kitabı “El Turco” halen yayımda ve satışta. Bir çok Türkolog konunun gerçek olabilecek kadar güçlü olduğunu savunuyor. Konuyla ilgili de bir çok araştırma halen devam etmekte ama yine de ülkemizde ki sonuçta açık ve net bir biçimde ortada.Kıssadan hisse sizlerin gönüllerinde artık.Orada bir köy var uzakta.