NÜFUSUMUZUN GELİR DÜZEYİ – ERSİN DEDEKOCA
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), 2019 yılı gelir ve yaşam koşulları araştırması sonuçlarını açıkladı.[i] Yapılan araştırmaya göre 2019 yılında, en zengin yüzde 20 toplam gelirden yüzde 46; en fakir yüzde 20 yüzde 6.2 pay aldı.
Bir diğer anlatımla, en yüksek eşdeğer hane halkı kullanılabilir fert gelirine sahip yüzde 20’lik grubun toplam gelirden aldığı pay, bir önceki yıla göre 1,3 puan azalarak yüzde 46,3’e düşerken; en düşük gelire sahip yüzde 20’lik grubun aldığı pay 0,1 puan artarak yüzde 6,2’ye yükseldi.
Açıklanan sonuçlara Türkiye’de gelir dağılımı sonuçlarının ana hatları, bugünkü yazımızın konusu olmuştur.
YILLIK ORTALAMA HANE HALKI KULLANILABİLİR FERT GELİRİ 28.5 BİN TL, PAYI 46,3 OLDU
Türkiye’de “yıllık ortalama hane halkı kullanılabilir geliri” yüzde 16,5 artarak, 2019 yılı anket sonuçlarına göre 59 bin 873 TL olmuştur. “Yıllık ortalama eşdeğer hane halkı kullanılabilir fert geliri” ise, bir önceki yıla göre yüzde 17,9 artarak 28 bin 522 TL olarak hesaplanmıştır.
Kaynak: TÜİK
Bu durumda “en yüksek eşdeğer hanehalkı kullanılabilir fert gelirine sahip yüzde 20’lik grubun toplam gelirden aldığı pay”, bir önceki yıla göre 1,3 puan azalarak yüzde 46,3’e düşerken; en düşük gelire sahip yüzde 20’lik grubun aldığı pay ise 0,1 puan artarak yüzde 6,2 olmuştur.[ii]
Kaynak TÜİK
GELİRİN SOSYAL KESİMLER ARASINDA PAYLAŞIMI (FONKSİYONEL GELİR DAĞILIMI)
Toplam gelir içerisinde en yüksek payı, yüzde 46,7 ile bir önceki yıla göre 1,8 puan azalan “maaş ve ücret geliri” aldığını görmekteyiz. Bu sonuç ilk bakışta bize, gelirden en büyük payın ücretlere gittiğini göstermektedir. Ancak burada, ücretle çalışan sayısının çokluğunun bu sonucu ortaya çıkardığına dikkat etmek gerekir. Aslında gerçek olan, son dört yılda ücretlerin toplam gelirden aldığı payın azalmaya devam etmesi olgusudur. 2015’de yüzde 52,5 ile en yüksek noktasına çıkan ücretlerin payı 2018’de 2015 yılına göre yüzde 7,6 oranında, 2019’da da yüzde 11 oranında gerilemiştir. Ücretlerde ortaya çıkan gerilemeye karşılık faiz gelirlerinde artış söz konusudur.
Türkiye’de fonksiyonel gelir dağılımının yıllar itibariyle dağılımı aşağıdaki tabloda gösterilmiştir.
Kaynak TÜİK
Tabloda dikkati çeken en önemli konu, son dört yılda ücretlerin toplam gelirden aldığı payın azalmaya devam etmesidir.
İkinci sırada ise, yüzde 21,9 ile önceki yıla göre 1,8 puanlık artış gösteren “sosyal transfer geliri” yer alırken üçüncü sıranın da, yüzde 17,7 ile 2018 yılı anket sonuçlarına göre payı 1,1 puan azalan “kâr/müteşebbis geliri” tarafından oluşturulmaktadır.
Tarım gelirinin müteşebbis geliri içindeki payı 2018 yılı anket sonuçlarına göre 0,3 puan azalarak yüzde 22,6 olurken, emekli ve dul-yetim aylıklarının sosyal transferler içindeki payı 0,8 puan artarak yüzde 91,8 olarak gerçekleşmiştir.
EN YÜKSEK YILLIK ORTALAMA ESAS İŞ GELİRİ İŞVERENLERİN
“Esas iş gelirlerinin” sektörel kırılımda incelenmesinde; en yüksek yıllık ortalama gelirin 37.2 bin TL ile hizmet sektöründe, en düşük yıllık ortalama gelirin ise 21.8 bin TL ile tarım sektöründe olduğu görülmektedir. Bir önceki yıla göre; yıllık ortalama esas iş gelirinde en yüksek artış yüzde 18,9 ile inşaat sektöründe izlenirken, bunu yüzde 14,8 ile tarım sektörü takip etmektedir. Diğer taraftan hizmet sektöründe ve sanayi sektöründe sırasıyla yüzde 12,5 ve yüzde 12,0 artış olduğu anlaşılmaktadır.
Yıllık ortalama esas iş gelirleri sırasıyla işverenlerde 95.4 bin TL, ücretli maaşlılarda 34.3 bin TL, kendi hesabına çalışanlarda 27.1 bin TL ve yevmiyelilerde 14.8 bin TL olarak hesaplanmaktadır. Geçen yıla göre en yüksek artış yüzde 13,9 ile ücretli, maaşlı çalışanlarda, en düşük artış ise yüzde 8,2 ile işverenlerde gerçekleşmiştir.
TÜRKİYE NÜFUSUNUN YÜZDE 26,3’Ü CİDDİ MADDİ YOKSUNLUK İÇİNDE
TÜİK ve Avrupa İstatistik Ofisi (Eurostat), finansal sıkıntıda olma durumunu ifade etmek için “maddi yoksunluk” kavramını kullanmaktadır.
Bu bağlamda aşağıda sayılan dokuz maddenin en az üçünün ekonomik olarak karşılanamaması, “maddi yoksunluk” durumu olduğunu gösterirken, bu maddelerden en az dördünün karşılanamaması ise “ciddi maddi yoksunluk” durumuna işaret ediyor.
“Maddi yoksunluk” hesaplamasında dikkate alınan parametreler: Çamaşır makinesi, renkli televizyon, telefon, otomobil, beklenmedik harcamalar, evden uzakta bir haftalık tatil, “kira, konut kredisi, borç ödemeleri”, “iki günde bir et, tavuk, balık içeren yemek”, evin ısınma ihtiyacıdır.
TÜİK’in anılan anket sonuçlarına göre, 2019 yılında ülke nüfusunun yüzde 26,3’ü, belirtilen ihtiyaçların en az dördünü karşılayamayarak ciddi maddi yoksunluk yaşadı. Açıklanan verilere göre nüfusun yüzde 58,7’si evden uzakta bir haftalık tatil masrafını karşılayamadığını belirtmiş, yüzde 71,1’i konut alımı ve konut masrafları dışında taksit ödemeleri ya da borçları olduğunu beyan etmiştir.
Yine söz konusu 2019 verilerine göre yüzde 58,8’i kendine ait bir evde otururken, kirada oturanların oranı yüzde 25,6 oldu. Lojmanda oturanların oranı %1,3, kendi konutunda oturmayıp kira ödemeyenlerin oranı ise %14,3 olarak ortaya çıkmaktadır.
GÖRELİ YOKSULLUK ORANI YÜZDE 14
Eşdeğer hane halkı kullanılabilir fert medyan gelirinin yüzde 50’si dikkate alınarak belirlenen “yoksulluk sınırına” göre, yoksulluk oranı 2019 yılında 0,5 puan artarak yüzde 14,4 oldu. Medyan gelirin yüzde 60’ı dikkate alınarak belirlenen yoksulluk sınırına göre yoksulluk oranı ise son yılda 0,1 puan artarak yüzde 21,3 olarak gerçekleşti.
Eğitim durumlarına göre yoksulluk oranlarına baktığımızda, okur-yazar olmayan fertlerin yüzde 26,1’i, bir okul bitirmeyenlerin yüzde 22,4’ü yoksul iken, bu oran lise altı eğitimlilerde yüzde 13,4, lise ve dengi okul mezunlarında yüzde 6,9, yüksek öğretim mezunlarında ise yüzde 2,5 olmaktadır.
GELİR DAĞILIMINDAKİ ADALETSİZ YAPI SÜRMEKTE
P80/P20 oranı
Gelir dağılımını incelemek için geliştirilen yaklaşımlardan biri, toplumdaki en yüksek gelire ve en düşük gelire sahip grupların toplam gelirden aldıkları payların karşılaştırmasıdır. Bu karşılaştırmada toplumun en zengin yüzde 20’lik kesiminin geliriyle, en yoksul yüzde 20’lik kesiminin gelirleri oranlanır ve “P80/P20 oranı” olarak adlandırılır.
Anılan oranın son on yıllık gelişimini aşağıdaki tabloda izleyebiliriz:
Kaynak TÜİK
Son araştırma sonuçlarına göre ülkede P80/P20 oranı 7,4 dür. Bunun anlamı en zengin yüzde 20’lik kesimin toplam gelirden aldığı pay, en yoksul yüzde 20’lik kesimin aldığı paydan 7,4 kat daha fazladır. Söz konusu orana son 10 yıllık süreç için baktığımızda, en zengin ve en yoksul arasındaki katsayıda önemli bir düzelme yaşanmadığını söyleyebiliriz.
Gini katsayısı
Gelir dağılımındaki eşitsizliği ölçen bir diğer gösterge de “Gini katsayısı”dır. Bu katsayı 0 ile 1 arasında değişmekte ve tam gelir adaletinin sağlandığı durumda katsayı 0, tam adaletsizlik durumunda ise 1’dir. Yani Gini katsayısının 1’e yaklaştığı sonuçlar gelir dağılımındaki eşitsizliğin artışına işaret etmektedir.
Kaynak: TÜİK
2010 yılından bu yana 0,400 oranında seyreden Gini katsayısı, gelir dağılımının bozuk olduğunun bir göstergesi olduğu açıktır.
Bu bağlamda, gelir dağılımının adaletli olduğu Kuzey Avrupa ülkelerinde (İsveç, Norveç, Finlandiya) ve Orta Avrupa’daki eski sosyalist ülkelerde (Çek Cumhuriyeti, Polonya, Macaristan) Gini katsayısının 0,24 – 0,30 dolayında, 0,25 dolayında; İngiltere 0,32, Fransa ve Almanya 0,29 oranlarına olmasını örnek olarak alabiliriz.
GELİR DAĞILIMINDA EŞİTSİZLİK ve YOKSULLUK İLİŞKİSİ
Gelir dağılımındaki adaletsizlik, gelirin veya servetin toplumda eşit dağılmamasının bir sonucu olup, yoksulların ve dezavantajlı grupların toplum içindeki yaşama konforlarına zarar vermektedir. Gelir dağılımındaki bozukluğun yoksulluk üzerinde önemli etkileri bulunmaktadır.[iii] Örneğin, en yoksul kesimin toplam gelirden aldığı payın artması, dolayısıyla göreli gelir eşitsizliğinin azalması yoksulluk oranını azaltabilecekken, gelir dağılımında tam tersi bir değişiklik yoksulluk oranını arttırabilmektedir. Bu olgudan hareketle, yoksullukla mücadele politikalarının, gelir dağılımına ilişkin hususları da dikkate alması gerektiğini söyleyebiliriz.
Aşağıdaki grafikte, gelir dağılımı ve yoksulluk ilişkisi yer almaktadır. Grafikte yer alan bilgilere göre, OECD ülkelerinde” göreli yoksulluk” ile “gelir eşitsizliği” arasında pozitif yönlü bir ilişki bulunmaktadır. Bu çerçevede, gelir dağılımını iyileştirecek politikaların, OECD ülkeleri örneğinde yoksullukla mücadele politikalarına katkı sağlayabileceği görülmektedir.
Kaynak: OECD Society at a Glance 2019
SONUÇ YERİNE
TÜİK tarafından geçen hafta açıklanan “2019 yılı gelir ve yaşam koşulları araştırması”nın sonuçları bizlere, önceki yıllara göre çok farklı çıkarımlar yapma olanağı vermemektedir. Ülkede yoksulluk, yoksunluk ve gelir dağılımındaki eşitsizlik, işsizlikteki artışa koşut olarak tüm hızıyla sürmektedir. Yukarıda yazıya döktüğümüz gözlem ve analizlerin önemlilerini aşağıdaki başlıklarda toplayabiliriz:
En yüksek “eşdeğer hanehalkı kullanılabilir fert gelirine” sahip yüzde 20’lik grubun toplam gelirden aldığı yüksek pay, çok az bir farkla sürmektedir.
Son dört yılda ücretlerin toplam gelirden aldığı paydaki azalma devam etmektedir. Ücretlerin toplam gelirden aldıkları pay, 2018’de 2015 yılına göre yüzde 7,6 oranında, 2019’da da yüzde 11 oranında gerilemiştir.
Ücretlerde ortaya çıkan bu gerilemeye karşılık, faiz gelirlerinin payında artış söz konusudur.
2019 yılında ülke nüfusunun yüzde 26,3’ü, ilgili bölümde sıraladığımız ihtiyaçların en az dördünü karşılayamayarak “ciddi maddi yoksunluk” yaşamaktadır.
Yoksulluk oranı, eşdeğer hane halkı kullanılabilir birey gelirinin yüzde 50 ve 60’ı dikkate alınarak belirlenen “yoksulluk sınırına” göre sırasıyla yüzde 14,4 ve 21,3 olmuştur.
En zengin yüzde 20’lik kesimin toplam gelirden aldığı pay, en yoksul yüzde 20’lik kesimin aldığı paydan 7,4 kat daha fazladır. Söz konusu katsayıda, son 10 yıldır önemli bir düzelme yaşanmamıştır.
Gini katsayısı, özellikle OECD ülkeleriyle karşılaştırıldığında, ülkedeki gelir dağılımının bozuk olduğunun bir göstergesi olmaya devam etmektedir.
Sonuç olarak, ülkede yaratılan gelirin hakça bölüşüldüğüne ilişkin önemli bir ipucu göremediğimiz gibi, var olan olumsuzlukların sürdüğünü izlemekteyiz. Ülke ekonomisindeki bozulan koşullar, artan işsizlik ve sosyal devlet mefkûresinin rafa kaldırılmış olması, gelecek için de bu bağlamda iyimser olmamızı da engellemektedir.
[i] “Gelir ve Yaşam Koşulları Araştırması, 2019”, TÜİK, 11.09.2020, http://www.tuik.gov.tr/PreHaberBultenleri.do?id=33820
[ii] Hanehalkı: Aralarında akrabalık bağı bulunsun ya da bulunmasın aynı konutta veya aynı konutun bir bölümünde yaşayan, bir veya birden fazla kişiden oluşan topluluktur.
Hanehalkı Kullanılabilir Geliri: Hanehalkını oluşturan her bir ferdin elde ettiği kişisel yıllık kullanılabilir gelirlerin (maaş-ücret, yevmiye, müteşebbis geliri ile emekli maaşı, dul-yetim aylıkları ve yaşlılara yapılan ödemeler, karşılıksız burs vb. ayni veya nakdi gelirler) toplamıdır.
Eşdeğer Hanehalkı Geliri: Hanehalkı düzeyinde toplanan gelirlerin bireysel gelire dönüştürülmesi için eşdeğerlik ölçeği olarak adlandırılan katsayılar kullanılarak her bir hanehalkı büyüklüğünün kaç yetişkine (eşdeğer fert sayısına) denk olduğu hesaplanmaktadır. Hanehalkı yıllık kullanılabilir geliri hanehalkının eşdeğer hanehalkı büyüklüğüne bölünerek, o hanehalkı için “eşdeğer fert başına düşen” diğer ifadeyle “eşdeğer hanehalkı kullanılabilir geliri” hesaplanmaktadır.
[iii] “Society at a Glance 2019 OECD Social Indicators”, OECD, 27.03.2019, https://www.oecd.org/social/society-at-a-