11. KALKINMA PLANI
Türkiye Ekonomisine yön verenler, 1960 yılında, Planlı Kalkınma Modeli diye isimlendirebileceğimiz 5 YILLIK KALKINMA dönemini başlattılar.
DPT kurulduğu tarihten bugüne kadar 10 adet Beş Yıllık Kalkınma Planı uygulamaya konulmuş, 11. Beş Yıllık Kalkınma Planı Tasarısı TBMM Genel Kuruluna sevk edilmiş bulunmaktadır.
Kalkınma Planları, 1960 yılı öncesinde devletçi olarak nitelendirilebilecek yapıda iken,1960-1980 planları, karma ekonomi, 1980-2000 döneminde ise liberal, stratejik nitelik arz etmişlerdir.
Türkiye, 1963 yılında planlı döneme girerken, bir kısım politikacılar “ plan değil pilav istiyoruz” yollu yaklaşımlar sergilemişlerdir.
Planlı dönemin ana unsuru, sanayileşmenin özendirilmesi, sanayinin ekonominin lokomotifi haline getirilmesi hedefleri olmuştur.
Elli yıllık talep ve uğraşlara rağmen, dahi olamadığımız AET, sonrasında AB topluluğu ile ilişkiler, planlı döneme de damgasını vurmuştur.
Bu çerçevede, ortaya çıkabilecek dar boğazları öngörüp gidermek ve dünyanın değişen koşullarının gereği olarak, Avrupa Birliği ile ya da genel olarak dünya ile bütünleşmek sürecine uyumda yaşanabilecek sıkıntıları aşmak için yapısal ve kurumsal nitelikte önlemler almak büyük önem kazanmış, VII. Beş Yıllık Kalkınma Planı bu temel anlayışla hazırlandığı,
VIII. Beş Yıllık Kalkınma Planı (2001-2005) ekonomik istikrarın sağlanması yanında, yapısal ve kurumsal düzenlemeler, rekabet gücünün artırılması, AB’ye- uyum, bilgi çağına geçişin altyapısının oluşturulmasına başlanması, teknoloji üretimi ve gelir dağılımındaki farklılıkların azaltılmasında etkileşimli yaklaşımla bölge ve il planlamalarına öncelik verilmesine göre hazırlandığı,
Ekonomistler tarafından ifade edilmektedir.
Beş yıllık planlar TBMM onayı ile yürürlüğe girmiştir.
Kalkınma Planlarına esas olan, Uzun Vadeli Gelişme Stratejisinin temel amacı; Atatürk’ün gösterdiği çağdaş uygarlık düzeyini aşma hedefi doğrultusunda, Türkiye’nin 21. yüzyılda kültür ve uygarlığın en ileri aşamasına ulaşarak dünya standardında üreten, gelirini adil paylaşan insan hak ve sorumluluklarını güvenceye alan, hukukun üstünlüğünü, katılımcı demokrasiyi, laikliği, din ve vicdan özgürlüğünü en üst düzeyde gerçekleştiren, küresel düzeyde etkili bir dünya devleti olmasıdır. Bilgi toplumuna dönüşümün sağlanarak dünya hasılasından daha yüksek oranda pay alınması, toplumun yaşam kalitesinin yükseltilmesi, bilim ve uygarlığa katkı ile bölgesel ve küresel düzeylerdeki kararlarda etkin söz sahipliği, uzun vadeli gelişme stratejisinin nesnel amaçlarını oluşturmaktadır. Türkiye ekonomisinin 2020’lerde dünyanın en büyük ilk on ekonomisi arasında yerini alması öngörülmektedir.
Uzun Vadeli Gelişme Stratejisi, dünyada yaşanmakta olan kapsamlı ve hızlı değişimi göz önünde bulundurarak, ekonomik ve toplumsal dönüşümlerin yönlendirilmesinde önemli bir işlev üstlenecektir. Amaçlanan dönüşümün daha uyumlu biçimde ve etkin kaynak kullanımıyla, Türkiye’nin ihtiyaçlarını karşılayacak şekilde gerçekleştirilmesinde Planların önemli katkısı olacaktır.
Türkiye’nin, jeostratejik konumu, kültürel birikimi ve ekonomik ve sosyal alanda sağlayacağı gelişmeler sonucu 2010’larda bölgesel bir güç olarak etkinliğini daha da arttırması, 2020’lerde ise küresel bir güç olması hedeflenmektedir. Türkiye, mevcut birikimiyle bu hedefleri gerçekleştirebilecek güce sahiptir.
Ancak, bulunduğumuz coğrafya koşulları, Türkiye’nin kalkınma hamlelerinde bağımsız hareket etmesine asla izin vermedi.Ne zaman Türkiye, finans, savunma, Ar-Ge ve enerji gibi stratejik alanlarda bir hamle gerçekleştirse, hemen akabinde açık veya örtük bir müdahale yaşandı ve yaşanmaktadır.
Ülke ekonomisinin türbülansa girmesi için sokak hareketlerinden yargı ve emniyet yapılanmasına, döviz manipülasyonlarından yüksek faiz baskısına, kredi derecelendirme kuruluşlarının sürekli aba altından sopa göstermesinden son olarak 15 Temmuz darbe girişimine kadar birçok girişim yaşandı.
11. KALKINMA PLANI’NDAN BEKLENTİ YÜKSEK
Büyük umutlarla hayata geçirilen, Cumhurbaşkanlığı Rejiminin yarattığı ortam, 11. Kalkınma Planı ile hedeflere daha etkin şekilde ulaşılacağı beklentilerini de beraberinde getirmiş bulunmaktadır.
Bununla birlikte, TBMM’ne sevke edilen 11. Beş Yıllık Kalkınma Planı ana hatları incelendiğinde bize göre Türkiye’nin ihtiyacı olan hedeflerden uzak görülmektedir. Çalışma Grupları Raporları, Özel İhtisas Komisyon değerlendirmeleri Bilgi Teknolojileri, Enerji, yerli üretim Makine-Kimya ve Otomotivde ülke ekonomisi için etkili büyümeler öngörmektedir.
Türkiye’nin yüksek gelir grubu ülkeler ile en yüksek insani gelişmişlik seviyesindeki ülkeler arasına girmesi hedefleniyor. Bu amaçla 2023 yılında GSYH’nın 1 trilyon 80 milyar dolara, kişi başına gelirin 12 bin 484 dolara yükseltilmesi, ihracatın 226,6 milyar dolara çıkarılması hedefleniyor. Yeni plan ile işsizlik oranının yüzde 9,9’a düşürülmesinin hedeflendiği planda, enflasyon oranlarının da kalıcı bir biçimde düşük ve tek haneli rakamlara indirilmesi hedefi yer alıyor.
Uygulamaya konulacak politika ve tedbirlerle ihracatın 226,6 milyar dolara, ithalatın ise 293,5 milyar dolara ulaşması ve turizmde hedeflenen gelir artışıyla cari işlemler açığının milli gelire oranının dönem sonunda yüzde 0,9 olarak gerçekleşmesi planlanıyor.
TBMM’ye sunulan plana göre, para politikasında fiyat istikrarını ve finansal istikrarı esas alan politika çerçevesine devam edilecek, güçlendirilmiş politika koordinasyonu altında enflasyon yüzde 5 hedefine kademeli şekilde ineceği hedefleniyor.
Plana göre, para politikasında fiyat istikrarını ve finansal istikrarı esas alan politika çerçevesine devam edilecek, güçlendirilmiş politika koordinasyonu altında enflasyon yüzde 5 hedefine kademeli şekilde inecek. Plan dönemi sonunda GSYH’ya oranla kamu kesimi borçlanma gereğinin yüzde 1,7, genel devlet açığının yüzde 1,8, merkezi yönetim bütçe açığının ise yüzde 2 olarak gerçekleşmesi hedefleniyor. Uluslararası doğrudan yatırımların özellikle sanayi sektörüne çekilmesi ve komple yeni yatırımların payının artırılmasının sağlanacağı plana göre, maliye politikası çerçevesi mali disiplini esas alan, nitelikli büyümeye destek veren, kaynakları itibarıyla sürdürülebilirliğe, kullanım yerleri itibarıyla ise etkinliğe ve verimliliğe dayalı bir kaynak harcama yaklaşımıyla yürütülecek. İstihdama ilişkin de hedeflerin yer aldığı plana göre, söz konusu dönemde 4,3 milyon ilave istihdam yaratılacak.
Planda “istikrarlı ve güçlü ekonomi” ekseni altında ekonomide; para, maliye, gelirler ve dış ticaret politikaları ile bu politikaları güçlendirecek makroekonomik hedeflere ilişkin temel çerçeve ve prensiplere yer veriliyor. “Rekabetçilik üretim ve verimlilik” ekseni altında, ekonomide rekabetçilik ve verimlilik artışı sağlanarak hedeflenen yapısal dönüşüm ve refah artışına destek sağlayacak politikaların kapsandığı planda, “nitelikli insan ve güçlü toplum” ekseninde ise beşeri sermayenin güçlendirilmesi, kapsayıcı büyüme yaklaşımının belirgin bir biçimde hayata geçirilmesi ve refahın toplumun tüm kesimlerine yaygınlaştırılması amacıyla uygulanacak politikalar ele alınıyor. “Yaşanabilir şehirler ve sürdürülebilir çevre” ekseni altında da ekonomik ve sosyal faydanın artırılmasına paralel olarak çevrenin korunması, şehirlerde ve kırsal alanlarda yaşam kalitesinin iyileştirilmesi ile bölgeler arası gelişmişlik farklarının azaltılmasına yönelik hedef ve politikalara yer veriliyor. “Hukuk devleti, demokratikleşme ve iyi yönetişim” ekseni altında ise hukuk devleti ve demokratikleşme ilkelerinin, devleti oluşturan tüm kurum ve kuruluşlarda güçlü bir şekilde egemen kılındığı, kamu yönetiminde katılımcılık, şeffaflık ve hesap verebilirliğin her düzeyde hayat bulduğu iyi yönetişim anlayışının pekiştiği hedef ve politikalar ele alınıyor.
Beş Yıllık Plan, TBMM’de son şeklini aldıktan sonra, Kanunlaşarak yürürlüğe girecektir.
Beş Yıllık Kalkınma Planı görüşmelerinin, muhalefet partileri tarafından da ciddi şekilde takip edilerek, bize göre, kalkınma hedefleri, büyüme, enflasyon, işsizlik konularındaki noksanlıklarının giderilmesi suretiyle, Kanunlaşmasına çaba gösterilmesi gerekmektedir.