TÜNELİN UCUNDA IŞIK YOK
Ersin DEDEKOCA
3 Haziran’da açıklanan 2019 Mayıs ayı verilerine göre tüketici fiyatları (TÜFE) bir önceki aya göre yüzde 0,95 arttı. Böylelikle son bir yıldaki tüketici fiyatları artışı yüzde 18,71 olarak gerçekleşmiş oldu. Bu durumda, Nisan Ayı yıllık TÜFE artışının yüzde 19,50 olduğunu dikkate alarak “enflasyon canavarının”, fiyakalı adıyla “manşet enflâsyonun” yavaş yavaş pes etmekte olduğu sonucunu çıkarabilir miyiz?
TÜKETİCİ FİYATLARINDAKİ GELİŞME
TÜFE (2003=100) 2019 yılı Mayıs Ayı’nda, bir önceki aya göre yüzde 0,95 (0.79 baz puan), bir önceki yılın Aralık Ayı’na göre yüzde 4,99 (1.64 baz puan) azalış; bir önceki yılın aynı ayına ve on iki aylık ortalamalara göre sırasıyla yüzde 8,71 ve 19,91 artış gerçekleşti.
TÜFE’de, bir önceki yılın aynı ayına göre çeşitli mal ve hizmetler yüzde 26,75, ev eşyası yüzde 24,54, eğlence ve kültür yüzde 20,06 ve lokanta ve oteller yüzde 19,77 oranlarıyla, artışın yüksek olduğu diğer ana harcama grupları olarak ortaya çıktı.
YURT İÇİ ÜRETİCİ FİYAT ENDEKSİ (Yİ-ÜFE)
(Yİ-ÜFE, 2019 yılı Mayıs ayında bir önceki aya göre yüzde 2,67, bir önceki yılın Aralık ayına göre yüzde 7,99, bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 28,71 ve on iki aylık ortalamalara göre yüzde 32,85 artış gösterdi.
MANŞET ENFLÂSYON (TÜFE) DÜŞÜŞ KANALINA MI GİRDİ?
Yandaş olarak isimlendirilen bazı medya kuruluşlarında yapılan açıklamalar doğrultusunda, enflâsyon gerçekten düşmeye başladı mı?
Bu soruya yanıtı iki şekilde yapmak mümkündür. Birinci yaklaşım, düşen iç talep (özel ve kamu) nedeniyle tüketici fiyatları “ılımlı” bir seyir izleyecektir. Bu ılımlı seyir, üreticinin kâr marjlarında düşüş, işten çıkarmaların yaygınlaşması, işçilik ödemelerinde aksama veya eksik ödeme gibi yaşanacak olguların sonucu olacaktır.
Soruya ikinci yaklaşım ise, Yİ-ÜFE’de görülen girdi maliyetlerindeki artış, zaman içinde TÜFE’ye de yansıyacak ve enflâsyonda tekrar yukarı yönlü bir harekete geçecektir.
Olasılığı daha da güçlü olan yaklaşım ise, yukarıdaki her iki ihtimalin bir arada gerçekleşmesidir. Böylesi bir “karma” gerçeklemenin anlamı, önümüzdeki dönemde aylık yüzde 1’in üzerinde TÜFE artışları ve TÜFE artışının gerisinde kalan “satın alma gücünün” yaygın bir “talep daralmasına” yol açacak olmasıdır. İşte bu durum, aylar öncesinden öngördüğümüz “durgunluk içerisinde enflasyon” anlamına gelen “stagflasyonun” kalıcılaşması ve buna artan işsizlikle düşen ekonomik büyümenin de eklenmesiyle “slumpflâsyona” geçilmesi sonucunu getirecektir.(*)
KÜÇÜLEN TÜRKİYE EKONOMİSİ
TÜİK, ekonomimizin peş peşe iki çeyrek dönemdir küçüldüğünü gösteren yeni veriyi dün açıkladı. TÜİK’e göre geçen yılın son çeyreğinde yüzde 3 küçülen gayri safi yurtiçi hasıla (GSYH), bu yılın ilk çeyreğinde de yüzde 2,6 oranında daraldı. Bilindiği gibi iktisat bilimi, ardı ardına “iki çeyrek küçülme” yaşanan ülkelerin resesyona, yani durgunluğa girdiğini söylemektedir.
2019 ilk üç ayında hane halkı nihai tüketim harcamalarında, geçtiğimiz yılın ilk 3 ayına göre yüzde 4,7 gerileme görüldü. Tarım sektörü katma değeri yüzde 2,5, sanayi sektörü yüzde 4,3 ve inşaat sektörü ise yüzde 10,9 oranında daraldı. Ticaret, ulaştırma, konaklama ve yiyecek faaliyetini kapsayan hizmet sektörü katma değeri de yüzde 4 oranında daraldı. Devletin nihai tüketim harcamaları yüzde 7,2 artış gösterirken, sabit sermaye oluşumu ise yüzde 13 daraldı.
Ülkenin GSYH’sı bu yılın ilk çeyreğinde, geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 2,6 oranında küçülerek, 158.4 milyar TL’dan 154.2 milyar TL’ye geriledi. Bu sonucun bir diğer fotoğrafı da, cari fiyatlar dikkate alındığında, geçen yılın son çeyreğinde yüzde 3’lük küçülmeye karşın 1 trilyon 10 milyar TL ulusal gelir üreten ekonomi, yaşanan enflâsyona rağmen bu yılın ilk çeyreğinde sadece 914.7 milyar TL tutarında GSYH üretebilmiş olmasıdır.
FAKİRLEŞEN TÜRKİYE
Amerikan Doları’na dönüştürülmüş veriler, ülke ekonomisindeki küçülmeyi daha net göstermektedir. Geçen yılın ilk çeyreğinde 206.8 milyar $ olan GSYH, son çeyrekte 184.9 milyar $’a, yeni açıklanan bu yılın ilk çeyreğinde ise 170.3 milyar $’a gerilemiştir.
Amerikan Doları olarak yıllık ulusal gelire baktığımızda, geçen yılın ilk çeyreğinde 882.7 milyar $ olan yıllık GSYH’ın, geçen yılın sonunda 784 milyar $’a, bu yılın ilk çeyreğinde ise 747.6 milyar $’a gerilediğini görmekteyiz. Bu sayıların bize aktardığı gerçek, Türkiye ekonomisinin son bir yılda 135.1 milyar $, yılın ilk çeyreğinde ise 36.5 milyar $ fakirleştiğidir.
Aynı hesaplamayı “kişi başı gelir” kırılımında yaptığımızda da, ülkede yaşayanların kişi başına gelirinin, son bir yılda 1.800 $, ilk çeyrekte ise 479 $ azalarak, fakirliği perçinlediğini izlemekteyiz.
Sonuçta, neresinden tutarsan veya hangi yönden bakarsak bakalım, potansiyel enflâsyon artışını, işsizlikte yükselmeyi, durgunluk ve slumpflâsyon içinde debelenmeyi, küçülen ve fakirleşen bir ekonomiyi görmekteyiz. Ankara yönetiminin derdinin ise, bu sıkıntılı ekonomik durum değil, yenilenecek İstanbul Belediye Başkanlığı seçimi olduğunu izlemekteyiz.
Ersin Kocadede
Ekonomist