1. Haberler
  2. Gündem
  3. İSRAİL BOŞ DURMUYOR

İSRAİL BOŞ DURMUYOR

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

İsrail’in gizli Suriye planı…

 TSK’nın ÖSO gruplarıyla birlikte Afrin bölgesine düzenlediği operasyon dünya gündeminde yer ederken, İsrail’in Suriye’nin güneyindeki Kuneytra ve Dera bölgelerinde yürürlüğe sokacağı 40 kilometrelik ‘güvenli bölge’ projesi yeniden gündeme geldi. Söz konusu projenin kaynağında İsrail’in İran ve Hizbullah ile alakalı kaygıları yatıyor.

 Bölgedeki birçok kaynağa göre İsrail, Suriye’nin güneyinde yer alan Kuneytra ve Dera bölgelerinde, ÖSO gruplarının kontrolünde bulunan bölgelerde nüfuzunu genişletiyor.

Geçtiğimiz günlerde saha kaynakları, İsrail’in işgal altındali Golan Tepeleri’ndeki askeri üsleri yeniden faaliyete soktuğu bilgisini vermişti.

Intercept’ten Nour Samaha’nın hazırladığı rapora göre, İsrail, çıkarlarının güvence altına alınmasına yönelik girişimlerin, Suriye hükümeti ve Hizbullah tarafından boşa çıkarılmasının ardından, “güvenli bölge” projesinin ikinci aşamasını uygulamaya koydu.

Intercept, güneydeki ÖSO militanları, Ürdün’deki Suriyeli muhalif figürler, Suriye hükümet kaynakları ve İsrail’in en büyük istihbarat birimleri, ABD menşeli sivil toplum kuruluşları da dahil olmak üzere çeşitli kaynaklardan gelen bilgilere dayanan bir aylık soruşturmayla, güvenli bölge genişletme planının ana hatlarını ortaya koyuyor.

PROJENİN İKİNCİ AŞAMASI YÜRÜRLÜKTE

Söz konusu güvenli bölge, Suriye ordusu ve Hizbullah’ı mümkün olduğunca İsrail sınırından uzak tutmayı ve İsrail’in işgal altındaki Golan Tepeleri üzerindeki kontrolünü sağlamlaştırmayı amaçlıyor.

1967’de Altı Gün Savaşı sırasında İsrail, Suriye’nin yönetiminde olan Golan’ı ele geçirdi. Bu tampon bölgenin genişletilmesinin, Golan’ın geleceğine ilişkin görüşmeleri daha da zorlaştıracağı düşünülüyor. Geçtiğimiz iki yılda İsrail, Suriye’nin güneyinde güvenli bölgenin ilk safhasını inşa etmeye başladı. Proje, insani yardım örgütleri ve askeri personel vasıtasıyla ve İsrail ordusuna tıbbi yardım bahanesiyle İsrail’in ÖSO kontrolündeki bölgelere girmesine olanak tanıdı.

Genişletilecek tampon bölge için İsrail yönetimi, eğitim, sağlık ve tarımsal projeler üzerinde çalışmak için ÖSO liderleri, yerel meclis liderleri, STK’lar ve sağlık görevlileri ile çeşitli ortaklıklar kuruyor.

Her şeyden evvel İsrail ordusunun şimdiye kadar Suriye topraklarına Hizbullah’ı bahane ederek çok sayıda saldırı gerçekleştirdiği biliniyor; bununla birlikte, tampon bölgenin genişlemesi Suriye savaşında daha derin ve daha uzun vadeli bir yatırım olarak karşımıza çıkıyor.

CİHATÇILARA YARDIM İÇİN HEDEF 32 MİLYAR DOLAR

Geçtiğimiz yaz, İsrail’in ÖSO’ya bağlı ”Golan Şövalyeleri” isimli gruba verdiği destek gündeme gelmişti. Ardından Wall Street Journal’dan Rory Jones’a konuşan ÖSO militanları, İsrail’in insani yardım bahanesiyle muhaliflere sağladığı nakit ödemelerin, militanların maaşlarını ödemek ve silah ve mühimmat almak için kullanıldığını doğruladı. Haaretz’den Gili Cohen’in 31 Ağustos 2017 tarihli haberine göreyse, İsrail yönetimi ve diğer bağışçılar, Kuneytra ve Dera bölgelerine 32 milyar dolarlık para yardımı yapmayı planlıyor.

Bir İsrailli yetkili New York’ta Intercept muhabirinin güvenli bölgenin genişletmesi konusundaki yorumuyla ilgili olarak görüş bildirdi: “İsrail, bir tampon bölge oluşturuyor, gülünç ve asılsız bir iddia. İsrail, değerlerinin bir parçası olarak insani yardım sağlıyor ve istikrarın güçlenmesine yardımcı oluyor.”

Intercept’e görüş bildiren Ebu Ömer takma adlı bir ÖSO militanı, İsrail yönetiminin “İnsanları yardımla satın aldığını” söylüyor; “Sakinlerin tümü İsrail’in katılımını kabul etmese de…” Ebu Ömer’e göre, bölge sakinleri İsrail’in nüfuzunu gönülsüzce kabul ediyor. Söz konusu projenin ikinci aşaması geçtiğimiz yaz aylarından bu yana devam ediyor. İsrail yönetiminin, ÖSO’ya bağlı Golan Şovalyeleri grubundan 500 militanı ”sınır polisi” olarak eğitip donatmaya başladığı bilgisi veriliyor.

Intercept’in ulaştığı bir saha kaynağına göre, proje kasamında İsrail, işgali altındaki Golan Tepeleri arasındaki sınırdan sorumlu olacak polis gücü vasıtasıyla Suriye ordusunun kontrolünde bulunan bölgeler daha rahat izleyecek. Sınır polisi ilk olarak Kuneytra’nın kuzeyinde yer alan, Suriye ordusu ve Dürzi halk komitelerinin kontrolündeki Hadar kasabasının güneyinde bulunan, Cebete Haşab, Bir Acam ve Hamadiye kasabalarına konuşlandırılacak. Golan Şövalyeleri’nin ÖSO gruplarının kontrolündeki sınırın birkaç yüz metre ötesinde bir askeri üssü bulunuyor, bu da İsrail personelinin bölgeye erişmesini nispeten kolaylaştırıyor.

Geçtiğimiz yaz aylarında Astana mutabakatının ardından ABD, Rusya ve Ürdün’ün katılımıyla Suriye’nin güneyinde çatışmasızlık bölgelerinin oluşturulması, Trump yönetiminin CIA destekli eğit-donat programını sonlandırma kararı ve Amman merkezli Askeri Operasyonlar Komutanlığı (MOC) tarafından yaklaşık 2 yıl önce Güney Cephesi’ne verilen para ve silah desteğinin kesilmesi, ÖSO gruplarını İsrail’le daha çok yakınlaşmaya itti.

İsrail son zamanlarda İran ve Hizbullah’ın Suriye’nin güneyinde artan nüfuzundan oldukça endişeli. Fakat İsrail’in endişelerinin batılı müttefikleri tarafından yeterince dikkte alınmadığı ve İsrail’in bugüne kadar aldığı güvencelerden memnun kalmadığı görülüyor. Bununla birlikte, İsrail Genelkurmay Başkanı Gadi Eisenkot, İsrail’in herhangi bir İran etkisinden arındırılmış 40 kilometrelik bir alanı uygulamaya sokmak istediğini açıkça belirtti. Yedioth Ahronoth’a konuşan Eisenkot, “İran’ın sınırın 30-40 km içerisine girmesini önlemek için çeşitli yollar arıyoruz” dedi. “Suriye’de İran etkisinin olmadığı bir noktaya ulaşmak istiyoruz ve bu birleşik bir askeri ve diplomatik çabayla yapılmaktadır” diyen Eisenkot, bu büyüklükte bir tampon bölgenin Kuneytra ve hatta Dera bölgelerine kadar uzanacağına işaret etti.

‘HİZBULLAH VE İRAN’IN HAMA’NIN GERİSİNE KADAR İTİLMESİNİ İSTİYORLAR’

Yine Intercept’e konuşan Amman’daki bir ÖSO komutanı, İsrail için 40 kilometrelik tampon bölge bile yeterli olmadığını belirterek, “Aslında Hizbullah ve İran’ın Hama’nın gerisine kadar itilmesini istiyorlar” ifadelerini kullandı. Suriye’deki genişletilmiş tampon bölge veya “güvenli bölge”, İsrail’in Suriye hükümetinin kontrolü altında olmayan bir alan üzerinde egemenlik iddiasında bulunamayacağı yönündeki tutumunu da güçlendirecek.

Bunun yanı sıra İsrail’in endişesinin kaynağı sadece İran ve Hizbullah’ın bölgede artan etkisi değil. Aynı zamanda Golan Tepeleri’ndeki kontrolünün sürekliliği. İsrail, 1967’de Golan’da 1,200 dönüm arazi ele geçirdi ve o zamandan beri işgal devam ediyor. İşgal fiilen 1967’de başlasa da, İsrail uluslararası topluluk tarafından resmi olarak 1981’de kınandı. Suriye topraklarına girme, İsrail’in Golan Tepeleri’ndeki faaliyetinde bir artışa paralel olarak gerçekleştiriliyor. Bu hamle, yerleşim faaliyetlerinin genişletilmesini içeriyor; yerel altyapıya ve yerel ekonomiye daha fazla yatırım; Golan’da yaşayan 20 bin Suriyeliyi İsrail vatandaşlığına alma ve yerel seçime katılmaya teşvik etme ve tartışmalı multimilyon dolarlık bir petrol arama projesinin ruhsatlandırılması ve onaylanması. Tüm bunlar İsrail’in Golan Tepeleri üzerindeki bekasını güçlendirmeye yönelik.

Suriye hükümetinden askeri kaynaklara göre, geçtiğimiz Temmuz ayının sonlarında, küçük bir grup İsrailli ordu ve istihbarat personeli, ambulanslarla batı Dera kırsalını gezdi. Ziyaretleri sırasında İsrail yetkilileri, Güney Cephesi’ne bağlı Ceydur Tugayı ve Ebabil Ordusu’nun komutanlarıyla bir araya geldiler. Ardından Eylül ayında Kuneytra sınırındaki Rafid kasabasında bir görüşme daha gerçekleşti. Ceydur Tugayı, Golan Şovalyeleri, Suriye Devrimciler Cephesi komutanlarının yanı sıra belediye başkanları, milis komutanları, İsrailli bir temsilciyle bir dizi fikir alışverişi yaptı. Bununla birlikte İsrail’in sadece silahlı gruplar aracılığıyla değil, aynı zamanda Suriye’nin güneyindeki yerel idareler ile yakın çalışarak sağlık, güvenlik, altyapı ve eğitim konularında bir dizi yatırım yaptığı öne sürülüyor.

ABD’li iş adamı Moti Kahana tarafından kurulan bir STK olan Amaliah, 2016 yılından bu yana Golan ve Suriye yönetiminin kontrolündeki bölge arasında, BM tarafından kurulan tampon bölgede görev yapıyor. Kahana, güneyin Suriye’nin muhalefet kontrolü altındaki kuzeyinden hiç farklı olmadığını söylüyor. Bunun yanı sıra, ”muhaliflerin” kontrolündeki İdlib kentinde bir okulun kurulmasıyla ilişkin projede Amaliah da yer aldı. Konuya ilişkin İsrail medyasına konuşan Kahana, “2011 sonunda Suriyelilere yardım etmeye İdlib’de başladım. Kuzeyde halk tarafından kabul edilmemiz uzun zaman aldı. Hiç kimse bir İsrailli ile iş yapmak istemedi” ifadelerini kullandı.

ABD MENŞELİ STK’LAR DA İŞİN İÇİNDE

Bu arada, güneyde, İsrail makamlarıyla ortaklaşa çalışan Amaliah, yerel meclislerle nispeten daha rahat çalışabildi ve Kahana’nın tampon bölgenin “birinci fazının başarılı bir şekilde uygulanması ve tamamlanması” olarak tanımladığı yolu açtı. Kahana için güneyde işler daha kolay. Kahana, “İçeriden listeler alıyorum, ayrıca İsrailliler bana istekleri ile geliyorlar. Benim için biraz daha kolay, çünkü İsrailliler bu işe dahil oluyor ve halkı tanıyorlar, zaten onlarla konuşuyorlar. 2018’e gelindiğinde biri Dera’da diğeri Kuneytra’da olmak üzere iki okul kurmak istiyorum, aynı zamanda Kuneytra’da bir hastanem var ve çalışıyor”. Kahana, Dera’daki muhalif grupların birçoğuyla olduğu kadar Rahma Relief gibi yerel STK’lar ve doktorlarla da ilişki içinde olduğunu söyledi.

Bu sınır bölgesi şimdi, ABD’li ve İngiliz milyarderler ve güç simsarlarıyla, Manhattan’ın doğusundaki herhangi bir toprak parçasına kıyasla çok daha fazla bağlantılı gibi görünüyor. Donald Trump’ın saf dışı kalmış güvenlik danışmanı James Woolsey’den eski ABD Başkan Yardımcısı Dick Cheney’e kadar Genie entrikacıları, gözümüzün önünde Suriye’nin yıkımından kar sağlamaya çalışıyor. Ekim 2015 itibariyle Genie Energy Ltd. şirketi yatırımcılara, Golan’da gerçekten de büyük petrol rezervlerinin bulunduğu yönünde güvence verdi ve ardından 2016 başlarında İsrail Başbakanı Netanyahu, ABD, Rusya ve batının geri kalanının Golan meselesinin çözümünden bahsederken ‘Suriye toprağı’ demesi karşısında aklını yitirmeye başladı.

GÜNEY LÜBNAN İŞGALİNİ BİREBİR ÇAĞRIŞTIRIYOR

IŞİD’in finansmanı söz konusu olduğunda, Rusya hava kuvvetlerinin bombaladığı IŞİD’in elindeki topraklardan İsrail limanlarına karaborsa petrol sevkiyatı, pek çok kişi tarafından belgelendi. ÖSO, İsrail ordusu, yönetimi ve ABD’li senatör John McCain arasındaki doğrudan temaslar, Global Research kurucusu Prof. Michel Chossudovsky tarafından da belgelenmişti. Söz konusu başlıkta, İsrail Başbakanı Netanyahu ve Savunma Bakanı Moşe Ya’alon’un 18 Şubat 2014 tarihinde Suriye’nin işgal altındaki Golan Tepeleri’yle olan sınırında yaralı bir askeri ziyaret ederken görüldüğü bir fotoğraf da bulunuyor.

İsrail’in Suriye’deki marifetleri daha geniş bir ölçekte, 1970’lerin başlarından 2000’lerin ortalarına kadar Lübnan’da yaptıklarını birebir çağrıştırıyor. Öte yandan, IŞİD’in askeri faaliyetlerini Suriye ordusu üzerinde yoğunlaştırdığı zamanlarda İsrailli yetkililerin Golan’daki İsrail yerleşimlerini ve altyapı projelerini genişletmeye başladığı biliniyor.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir