REÇELCİ RENA
Tarihten Bir Yaprak
Binlerce yıllık İzmirli’ydiler… Dededen toruna… Panatiokis Korakis ve güzel eşi Rena…Bornova’da yaşıyorlardı… Eski adıyla Burunova’da… “Osmanlı Rumu”ydular… Biz de Rum denilence akla hemen Yunanlı gelir… Oysa Rum, Helen ırkından değildir… Öz Anadolu insanıdır…Tarihte Anadolu Doğu Romadır… Rum, Doğu Romalı’dır…Mevlana Celalettin Rum-i mesela… Rum diyarının Mevlanası…Erzurum mesela… Erzen-i Rum (Rum merkezi)Korakis çifti Bornova’daki iki katlı kavgir evlerinde reçel yapıyorlardı… Mahallede ünlendiler… Zamanla bu uğraşı ticarete döktüler… Çeşitli meyvelerden reçeller yaptılar… Çok tutuldular… Özellikle Sakız Adası’ndan gelen sakızlardan yaptıkları en gözdeydi…İşleri tam yoluna girmişti ki, mübadele başladı… Lozan Anlaşması’na göre Yunanistan’daki Müslümanlar Türkiye’ye gönderilecek, Türkiye’deki Ortodokslar da Yunanistan’a gidecekti… Bir değiş, tokuştu bu…Bu nedenle binlerce insan evinden yurdundan edildi… Hatta Karaman Türkleri öz ve öz Türk olmalarına rağmen, sadece ortodoks inançları nedeniyle yurtlarından sürgün edildi…Tarihin bu acı günlerini Korakis çifti de yaşadı… Onlar da binlerce yıllık vatanlarını bırakıp Sakız’ı kendilerine yeni yurt edindiler… Üstelik bir kuruşsuz, meteliksiz… Çünkü yine Lozan anlaşmasına göre Yunanistan da, Türkiye de gönderdiklerinin mal varlığına el koyacaktı… Korakis çiftinin de tüm varlığına el konuldu…Yeni yurtlarına alışmaya çalışan Korakis çiftini bu kez başka bir savaş vurdu… Nazi Almanyası Yunanistan’ı işgal etti… Nazi bombardıman uçakları Junkers Ju 87’ler tüm adalar gibi Sakız’da da taş taş üstünde bırakmadı. Yaşayabilmek için sığınaklarda saklandılar… Aylarca, aç, susuz günlerde…Savaş bittikten sonra yeniden tutundular hayata… Bornova’da yaptıkları işe soyundular tekrar… Çünkü bildikleri tek şey oydu… Sakız Adası’nda da çeşit boldu… Herşeyin reçelini yaptılar… Limon çiçeği, Portakal çiceği, Kestane, Zeytin, Domates, Karpuz, Patlıcan, Portakal dilimi, Kiraz, Üzüm ve aklınıza gelen ne varsa… …Ve tabiki adaya adını veren Sakız reçeli…İzmir’dekinin aynısı… Yunanistan’ın en iyisi… Bir numara… Korakisler, bugün sadece Sakız’ın değil, Yunanistan’ın en iyi reçelcisi… Dükkânlarının ismi, “Reçelci Rena”… Günün her saati dolup taşıyor…Özellikle Türk turistlerin gözdesi… Türkçe konuşmaları tabii büyük avantaj… İki çocukları var… Dükkânda tüm aile çalışıyorlar… Mutlular…Ama düşünüyorum… İnsanın doğduğu yer mi, yoksa doyduğu yer mi vatandır… Bugün ak saçlı Korakisler karşı kıyıya baktıklarında ne düşüyorlar acaba? Çocukluk, gençlik günlerini özlüyorlar mı? Çünkü ata toprağının özlemi bir başkadır… Nerede olursan ol, o özlem bitmez… Toprak çeker…Ben Sakız Adası’na gitmedim… Korakisler’i de tanımıyorum… Ama Bornova’dan Sakız Adası’na uzanan bir reçelcinin gerçek öyküsünü yazdım…“Peki, nereden çıktı bu hikâye” diyorsunuz değil mi? Anlatayım…Ovabükü’nde nasıl kalmışsa 5-6 tane sakız ağacı var… Çok kişi ne olduğunu bile bilmiyor… Meraklıyımdır…Sakız ağacıyla ilgili bir araştırma yaparken, internette önce sakız reçeline, ardından Reçelci Rena’ya rastladım… İlgimi çekti… Hemen Denizhan’i aradım… Denizhan eski çalışma arkadaşım… Gazeteci…Çeşme ile Sakız Adası arasında kardeş temelleri atıyor… İki karşı kıyının dostluk elçisi… Ona sordum Reçelci Rena’yı… O anlattı bana bu hikâyeyi… Ben de size..Ne güzeldi Ecevit’in şiiri değil mi?“Sıla derdine düşünce anlarsın,Yunanlıyla kardeş olduğunu.Bir Rum Şarkısı duyunca gör,Gurbet elde İstanbul çocuğunu.Bir soyun kanı olmasın varsın,Damarlarımızda akan,İçimizde şu deli rüzgâr,Bir havadan.Önce bir kahkaha çalınır kulağına,Sonra Rum şiveli Türkçeler,O Boğazdan söz eder,Sen rakıyı hatırlarsın.Yunanlıyla kardeş olduğunu,Sıla derdine düşünce anlarsın.”Alıntı Ihsan Hanson