Cuma günü başbakan Diyarbakır’da yaptığı konuşmada, iki kenti ve iki kentin simge yapılarını karşılaştırdı. “Diyarbakır’a doğunun Paris’i diyorlar. Paris ne ki… Diyarbakır şehirken Paris bir köy bile değildi. Şimdi dahi bir Dört Ayaklı Minare’yi düşünün bir de Eyfel Kulesi’ni. Biri ne kadar zarif ise diğeri o kadar hantal ve kaba. İnsanlar görmeye giderler saygı duyarım ama Eyfel Kulesi’nde ne bulduklarını bilemem. Ama Dört Ayaklı Minare’ye bakan herkes kendisinden bir şey bulur.”
Her cümlesiyle ve yapıldığı mekân ve zaman itibariyle, değişik açılardan günümüze tarih açısından bakılmasını öneren bir cümle.
Davutoğlu elbette tarihi bilen biri. Bu yüzden söylediklerinde maddi hata arayacak değiliz. Herkes bilir ki, insanın insan olmaya başladığı, bitkileri ve hayvanları evcilleştirmeye başladığı, kentler kurup ticaret yapmayı keşfettiği topraklar bütün olarak Mezopotamya’dır ve elbette Diyarbakır da bu coğrafyanın bir parçasıdır. Öyleyse, Diyarbakır’ın ya da Bağdat’ın, Şam’ın kent olduğu zamanlarda evet Paris belki köy bile değildi.
Sonra ne oldu anlat bize Hocam!