Hadi Godolak Festivali yapalım
AŞÇI FOK
NURDAN ÇAKIR TEZGİN
Un mayaya kavuşunca insanlık büyük bir sıçrama yaptı, bu kesin.
Mayalı ekmeğin kabarıp başkalaşım geçirmesi hakkında çok net bilgilere ulaşamıyoruz.
Kimi kaynaklar MÖ 2600 dese de kimileri MÖ 1800, hatta MÖ 1000 diyenlere de rastlıyoruz.
Ekmek mayası da diğer pek çok ilk buluş gibi Eski Dünya kaynaklı.
Mısır ve Mezopotamya maya konusunda ilkleri paylaşır konumda olduklarından bizi ilgilendiren kısım mayayı nasıl ve ne şekilde değerlendirdikleri.
Unu ve suyu maya ile yoğurup kabartarak fırında pufidik ekmekler yapmak nasılsa kaçınılmaz!
Peki, bu ekmeklerin tarihte sosyal statü belirlemedeki yerinden öte mayalı ekmeklerin verdiği mesajları nasıl değerlendireceğiz?
Ekmek mayasının bulunuşu aslında ne çok gizeme teşne!
Tarih boyunca fırıncılar ve ekmekleri üzerinden sayısız yasa ve kontrol sistemleri geliştirilmiş.
Antik çağda fırıncılar en güvenilir insanlar arasından seçilir, fırına ve fırıncıya zarar verenler ağır cezaya çarptırılırmış.
Halkın yediği arpa ve buğday kepeğiyle pişirilen ekmeklerle, asillerin yediği beyaz undan yapılan ekmekler arasında çok büyük fark olduğundan bu keskin çizgiyi sınıfsal olarak aşmak çok zordu.
Beyaz ve kabarmış ekmeklerin içine sürpriz denilebilecek tatlar ilave eden fırıncılarla aşçılar bol bahşişi hak ediyorlardı.
Bu ilave tatlar kimi zaman bir kuş, bir yumurta ya da zeytin, hurma, incir olabiliyordu. Bal, zeytinyağı, süt ve şarap ile yoğrulan ekmekler zamanla kek, pandispanya gibi çörekvari tatları da geliştiriyordu.
Bugün Anadolu’da özellikle Ege kıyı şeridindeki köylerde halen de katıklı ekmekler pişirilmekte.
Ekmek mayalanmaya bırakılmadan önce son şekli verilirken içine ya da yuva açılarak bir bölümüne kabuklu çiğ yumurta yerleştirilir. Kabaran hamur yumurtayı içine hapseder ve öylece ekmekle beraber yumurta da pişmiş olur.
Yumurta ile beraber zeytin, peynir, patates de koyanlar vardır. Bu katıklı ekmeğe “godolak” denir. Bazı köylerde “gödelek” de derler.
Ekmeğin üzerine yemin etmek
Asıl amaç; tarlaya çalışmaya gidenlerin teferruatlı yemek taşımak yerine yanlarında pratik yiyecek taşımasıdır. İçinde katığı bulunan godolak son derece besleyici ve pratik bir çözümdür.
Çalışmaya gitmek, uzun yola çıkmak, okula, askere, sefere, kırsala gitmek için yolluk olarak bu katıklı ekmek biçilmiş kaftandır.
Ekmeği türlü hallere sokmak, onu bin bir çeşit otlar baharatlar ve tatlandırıcılarla pişirmek insanlığın geldiği son kertede arayışların en lezzetlisi olsa gerek.
Hz. İsa’nın ölümünden sonra Mesih geçiş ve dirilişi olarak Hristiyanlarca kutlanan Paskalya Bayramı, Paskalya çöreği ve yumurtasıyla katıklı ekmeğin atalarından mıdır yoksa tam tersi midir, hangi kayıt doğrudur?
Ekmek ve yumurta üzerine saatlerce düşünsek neyin nereden kaynaklandığını bulmakta toslayacağımız duvarlar hep bir birinin benzeridir.
Ekmeğe kutsalımız deyip onun üzerinden yemin etmek türlü sorumlulukları da ekmeğin üzerine yüklemek sorunları çözmüşe benziyor!
Ekmeğin tarihi yeniden yazılabilir
Yumurtaya gelince; canlı yaşamının minicik başlangıcı olan her türlü yumurta için mucize besin tanımı haksız sayılmaz. Tarih boyunca yumurta kadar bağlayıcı ve tamamlayıcı bir başka besin maddesini düşünemiyorum. Elbette buğday ve su dışında!
Yumurtayı nereye koysanız bambaşka bir oluşumla sizi şaşırtır. Hiçbir şey yapmadan kırıp dökmeden öylece kabuğuyla bir hamurun içine bile koysanız işte yine şaşırtıp ekmeği bölüşenlere sürpriz yapar…
Ekmeği bölüşmek deyince Ortaçağ Avrupa’sında ekmeğin önemi öyle bir noktaya gelmiş ki, insanlar kader ortaklarına yani beraber ekmek yedikleri kişilere yakın arkadaş ‘companions’ diye hitap etmeye başlamışlar.
Bu yazıya ilişkin konuyu ekmeğin içine gizlenmiş yumurta ve eşlikçileriyle sınırlamaya hevesliyken, karşıma çıkan bazı bilgilerin ışığını size de yöneltsem hiç fena olmaz!
Malum pek çok kaynakta ilk mayalı ekmeğin Mısır’da rastlantısal bir unutkanlık üzerine keşfedildiği yazar. Doğru da olabilir olmayabilir de! Arkeoloji ve bilim söz konusuysa hep dahası var demektir.
Mısır hiyerogliflerindeki “T” harfi hem piramitleri hem de “ekmek yapımını” temsil etmektedir. Mısır’da; ekmeklik hamur, toprak kaplarda yoğrulduktan sonra sıvı bir kıvama getirilerek, önceden ısıtılmış kalıpların içine akıtılırmış. Ağız kısımlarına doğru iyice genişleyen bu kalıplar piramitlere benzediği söyleniyor.
Bu durum bende bazı şimşeklerin çakmasına neden oldu.
Günümüzden 12 bin yıl öncesine tarihlenen Göbeklitepe tarihin algılanışını ve bilinen akışını değiştiriyorsa, ekmek konusunda da yeni bir tarih yazılabilir!
Godolak Festivali
Göbeklitepe’de boyları 3 ve 6 metre arasındaki ‘T’ biçimindeki sütun taşları ile Mısır hiyerogliflerindeki “T” arasında nasıl bir bağlantı kurabiliriz diye düşünmeden edemiyorum.
Ve bu düşünceye ekmek faktörünü nasıl oturtmalı derken yumurtaya “sen şurada bekle hele önce ‘T’ şeklinin sırrı çözülsün” diyorum. ‘T’ şeklinde o taşlarla piramitlerdeki ‘T’ ve ekmeğin bağlantısı sadece hiyeroglif yazı benzerliği mi?
Tarih tekrar yazılırken bizden önceki uygarlıkların ekmeğin içine konan gizli katıkları silah olarak kullanmadığını kim söyleyebilir! Kabaran mayalı ekmeklerin içine aşk mektuplarından ve gizli şifrelerden tutun da, zindanlara bıçak çakı gibi aletler koyanlar, Paskalya çöreğinin içine uğur parası yerleştirenler, Anadolu’da yeni yürüyen bebelere ve çok sık düşen çocuklara “adım çöreği’ yapıp içine altın ya da para koyanlar… Mübadil ve göçmenlerin ülkelerinden göçerken altın ve paralarını ekmeklerinin içine gömmelerini de sayarsak bütün zamanların kutsalı ekmeğimize ne ağırlıklar yüklediğimizi görürüz.
T şeklinin Bereketli Hilal üzerinde bir etkisi varsa bunu araştırmak nasıl da heyecanlı olacaktır. Ben söylemiş olayım, elbet bu araştırmayı genişletip kurcalayanlar olacaktır. Anadolu Medeniyetleri üzerindeki bu topraklarda ekmeğe katık etmenin hücrelere kaydolmuş alışkanlığı yadsınamaz. O yüzden katıklı ekmek godolak geleneğini sürdürülebilir kılsak güzel olmaz mı?
Hadi Godolak Festivali yapalım!